Turizmin geleceği ve sanal gerçeklik


Seyahat broşür ve dergilerinin kaderi yakında, uçaklardaki sigara içme alanları gibi olacak. Sanal gerçeklik, seyahat endüstrisinde devrim yaratmaya başlıyor. Chris Morris



Bugünlerde tatile çıkmak çok maliyetli oluyor. Egzotik bir yere gitmek isteyen birini bulmak zaten zor ve isteyenleri oraya çekmek de giderek daha da zorlaşıyor. Ama ya potansiyel müşterileriniz Avustralya’ya sanal bir yolculuğa çıkarabilseydiniz nasıl olurdu? Ya da Rio’ya? Veya Berlin’e? Sanal Gerçeklik başlığıyla gördükleri onları gerçekten oraya gitmek için para harcamaya ikna eder mi?


Evet, bazı havayolu şirketleri öyle olacağını düşünüyor.


Berlin’in Schönefeld Havaalanı’ndaki Lufthansa kapısında uçaklarını bekleyen yolcular yeni ve eğlenceli bir yolla kendilerini oyalayabiliyorlar çünkü havayolu şirketi yolcuların uçaklarına binmeden önce Miami’ye doğru sanal bir gezintiye çıkabilecekleri birkaç VR kulübesi yerleştirdi. Lufthansa Dijital İnovasyon Başkanı Torsten Wingenter, “İnsanları sınırlarını aşmaları, normalde yapmayacakları şeyleri yapmaları için teşvik etmek istiyoruz. Çoğu insan söz konusu yüklü bir para olunca, harcamadan önce karşılığında ne alabileceklerini görmek istiyorlar. (sanal gerçeklik ile) şimdi, satın almadan bu şansa sahip olabiliyorlar” diyor.



Sanal yolculuğa çıkanlar sadece oradaki yolcular da değil. Lufthansa, Facebook sayfasına herkesin boş zamanlarında yeni yerleri keşfetmelerini sağlayan (tabii evde VR başlığı olanlar olmayanlara göre çok daha tatmin edici bir keşif yaşayacaklardır) 360 derece bir video yükledi. Şimdiye kadar video 16 milyon farklı izleyici tarafından toplamda 36 milyon kez izlendi; 46 binden fazla beğeni ve 10 binden fazla yorum aldı. Wingenter, “Şirket olarak yayınladığımız en başarılı videoydu” yorumunu yaptı.


Qantas Havayolları da VR ile oynamaya iki yıl önce başladı ve potansiyel faydalarını hızlıca gördü. Şirket, Oculus Mağazası’na, Avustralya’daki Büyük Set Resifi boyunca bir tatil yeri olan Hamilton Adası’yla ilgili bir video yükledi. O zamandan beri video 35 bin kez indirildi ve toplam 3.000 saatlik bir izlemeye ulaştı. Video sadece altı ya da yedi dakika sürüyor.


Qantas’ın marka, pazarlama ve kurumsal ilişkiler dijital danışmanı David Murray, “Sanal Gerçeklik’in yeni bir pazarlama platformu olduğunu düşünüyoruz” dedi.


Deneyimi ilk sıraya koymak


Murray’e göre VR’ın seyahat endüstrisi için üç büyük avantajı var. İlki, seyahat etmek için ilham vermesi. Bir ya da iki saniyeliğine baktığımız fotoğraflar arasında dolaşmak yerine, Sanal Gerçeklik’te bir yeri deneyimlemek oraya odaklanmanızı ve sanki oradaymışsınız gibi hissetmenizi sağlıyor.


(Ayrıca uygun da. Özellikle işte işkence gibi bir günün ardından uzak bir adada sanal olarak inzivaya çekilebilir ya da öğle yemeği aranızda köpekbalıklarının arasına dalabilirsiniz – ve haftalık durum toplantısı için tam zamanında yerinizde olursunuz.)


Havayolları için sanal gerçeklik ayrıca müşterilerinin dikkatini normalde pek ilgilenmeyecekleri maliyete karşılık gelen hizmet gibi detaylara çekiyor. Murray, “Müşteriler genelde en ucuz fiyata odaklanıyorlar o yüzden deneyimin kalitesi neredeyse çok sonradan akla geliyor” diyor ve ekliyor: “VR’ı bizim için muhteşem yapan özelliklerden bir tanesi deneyimi öne çıkarması ve merkeze koyması. Bize sunumu pazarlamamıza izin veren yeni bir pazarlama kanalı.”


Bir başka deyişle: Eğer sanal olarak uçuş yapılan yerler çekici gelirse müşteri sizden bilet almaya meyilli oluyor.



Hoş karşılanan bir soyutlanma


Son olarak, VR uçuş sırasında eğlendirmek için de harika bir kaynak. Geçtiğimiz Şubat ayında Qantas, bazı uzun mesafe uçuşlardaki tüm premium yolcularına Samsung’un Gear VR başlığını sundu.


Murray’e göre, “Uçuş esnasında bir deneyimde içeriği bireysel olarak tüketebilmek herkes için çok ideal. Her şeye hayır diyenler yıllardır VR başlıklarının insanı dünyadan soyutlayan başlıklarının bu teknolojiyi yaygın bir şekilde benimsemenin önünde bir engel olduğuyla ilgili uyarıp durdular. Ama uçaklarda yolcular bir süreliğine etraflarından soyutlanabildikleri için mutlu oluyorlar. İnsanlar Sydney’den Dallas-Forth Worth Havaalanı’na 16 saat süren uçak yolculukları yapıyorlar ve belki de bu süre zarfında başka yerde olmayı isterler.”


Yolculardan gelen geri dönüşler de Murray’nin sözlerini onaylar nitelikte. Sonuçlara bakıldığında, birinci sınıf bekleme salonlarında VR’ı ilk defa deneyimleyen insanların yüzde 42’sinin bu deneyime puanı 10 üzerinden 9 ve üzeri olmuş. Uçuş sırasında deneyimleyenlerin yüzde 60’ı 10 üzerinden sekiz ve üzeri puan vermiş.


Lufthansa da yakında aynı şeyi yapacak ama o videoları herkesin izleyebilmesini planlıyor. Kendi başlıklarıyla uçağa binen yolcular o uçuştaki içerikleri indirebilecek ve izleyebilecekler.


Wingenter, “Gelecekte uçaklarımızdaki sunucuda 360 derece videolarımızın olmasını bekliyoruz” diyor.



Daha sosyal bir deneyim


Havayollarında başlayan bu ilgi, doğal olarak seyahat odaklı küçük ölçekli VR şirketlerinin de doğmasına yol açtı. Rapid VR, sanal gerçekliği daha az bireysel odaklı ve daha çok sosyal hale getirerek bu alanda lider olmayı umuyor.


Şirket, farklı bir yolla 360 video gösteren, 360 derecelik küre görünümünde bir kulübe olan Puffersphere’i yarattı. İçerisinde önünüzdeki dünyaya yapacağınız tek bir el hareketiyle değişen, bir çekimden bütün açıları görebildiğiniz büyük bir kristal top hayal edin. Bu top üstelik kullanıcıların ilgilendiği lokasyonu seçmesine ve ardından izleme noktasından çekilmiş özel bir 360 derece videoya yaklaşmalarına da izin veriyor.


Qantas ile çalışan şirket, havaalanının bekleme salonlarına bu kürelerden koymayı umuyor. Böylece büyük bir başlığı yüzlerine geçirmekte tereddüt yaşayan insanlar bunu deneme konusunda daha istekli olabilirler.


Rapid VR’ın Teknoloji Direktörü Dan White, “Yaş olarak daha büyük insanlar, onları bulundukları ortamdan soyutlayan bir başlık takma konusunda kendilerini rahat hissetmeyebilirler ama bizim yaptığımız şey, kamp ateşi gibi yeni bir ortamı deneyimlemenizi sağlıyor. Bu sosyal bir deneyim” yorumunu yapıyor.


Rapid, seyahat odaklı VR’ı başlıktan kurtarmaya çalışan tek şirket de değil. Japonya’nın en büyük ikinci telekomünikasyon şirketi KDDI au, geçtiğimiz yıl Tokyo’nun merkezinde “Warp Cube” adında bir oda kurdu. Odanın içi LED ekranlarla doluydu ve Fuji Dağı, Reykjavik, İzlanda ve Çin Seddi gibi yerlerden anında 360 derece görüntü gösterebiliyorlardı.


Yakın zamanda havayolu ve seyahat şirketleri VR’ı müşteri tabanıyla etkileşimi artırmak için potansiyel bir yol olarak görecekler. Sanal Gerçeklik kameraları şu sıralar 350 ile 400 dolar arasında değişiyor. Bu da seyahat edenlerin kendi yolculuklarını çekebileceği ve seyahat sitelerine yükleyebileceğine işaret ediyor.


Ama şimdilik seyahat şirketleri bu konuda en öndeki pozisyonlarını korumaya gayret gösteriyorlar. Murray, “Eğer genel olarak seyahat etmeleri için insanlara ilham verebilirsek, kazanırız. Eğer rekabeti ortadan kaldırırsak yine biz kazanırız” diyor.



7 markalı sanal gerçeklik deneyimi


Reklamverenler sanal gerçekliği ilk deneyenler arasında. Şimdiye kadar yapılmış, bu sanatı tanımlayan 7 marka deneyimini inceledik. Paul Hiebert


Tribeca Film Festivali’nde katılımcılar Sanal Pasajı ziyaret edip, film yapımcılarının sanal gerçeklikle şimdiye kadar neler yaptıklarını görerek hayran kaldılar. Mountain Dew’den Lowes ve St.Petersburg’daki Dali Müzesi’ne kadar markalar ilk ortaya çıkmaya başladığı günden beri sanal gerçeklikle ilgili adım attılar ve ortaya çıkardıkları işler bu alanda gelinen son durumu hepimiz için tanımlamaya devam ediyor.


Geldiğimiz en güncel aşamada neredeyse her gün yeni bir marka uygulamasıyla karşılaşıyoruz ama biz aralarından şimdiye kadar en temel olan yedi çalışmayı seçtik.


1 Lowe’s Holoroom


Lansman: 2014


VR’ın karanlık çağı 2014’te tanıtılan Lowe’s Holoroom teknolojinin, alışverişin geleceğini nasıl değiştirebileceğine dair en iyi örnekler arasındaki yerini koruyor. Holoroom müşterilerin aynı evdeki gibi bir banyo ya da mutfağı hayallerindeki gibi döşemelerine olanak sağlıyor. Arzu ettikleri parçaları seçen ve beğenilerine göre hayali odalarını dekore eden müşterilerin bu tasarımı, bilimkurgu Holoroom tarafından Oculus Rift ya da Google Cardboard ile görülebilecek 360 derece bir videoya dönüştürülüyor.


Ailesine ya da ustaya kafasındakileri açıklamakta zorlananlar için bu teknoloji vizyonlarını gerçekçi bir şekilde sunmalarını sağlıyor ve tahmine dayanan sonuçlar yok oluyor. İnovasyon danışmanlığı SciFutures işbirliğiyle geliştirilen Holoroom, ilk başladığında iki yerde bulunuyordu, şimdiyse 19 lokasyonda…


2 Merrell’s TrailScape


Lansman: Sundance Film Festivali,


22 Ocak- 1 Şubat, 2015


Ayakkabı markası Merrell ve sanal gerçeklik stüdyosu Framestore, TrailScape ile mazağalara heyecan verici bir alternatif hazırladı. Sundance 2015’te tanıtılan TrailScape, kullanıcıları, Kuzey İtalya’da bulunan sıradağlar Dolomites’e götürüyor. Burada yolcular tehlikeli kaya kaymalarından kaçınarak halatlarla yapılmış gıcırtılı bir köprüyü geçip dar bir resifte parmak uçlarında, aşağıdaki korku veren derinliğe düşmeden yürümeliler. Tabii manzara da çok güzel. Oculus Rift ve hareket yakalama teknolojisi dijital illüzyonu sağlarken fiziksel gerçek ipler, taştan bir duvar ve fanlar aracılığıyla yapılan rüzgar deneyenlere o atmosferi gerçekmişçesine yaşatıyor ve bir anda mağazaya yapılan bir yolculuk o kadar da sıradan gelmemeye başlıyor.


3 Dew VR Snow


Lansman: 4 Mart, 2015


Bazen en iyisi en basit olan yaklaşımdır. Havalı özellikler ve gösterişli eklemeler etkiyi azaltabilir ve ilgiyi dağıtabilir. Karmaşıksız güzelliğe en güzel örneklerden biri: Mountain Dew’un Sanal Gerçeklik Karı. Kullanıcı üç elit snowboardcu ile – Danny Davis, Scotty Lago ve Jack Mitrani – Utah’ın el değmemiş uzak köşelerindeki bir dağdan aşağı iniyor. Olay gerçekten bundan ibaret ama sonuçlar muhteşem. Zıpladıklarını ve bağırdıklarını duyabiliyorsunuz. Hepsi de çok havalı.


Çekim, dijital ajans Firstborn ve prodüksiyon şirketi Brain Farm’ın ortak çalışmasıyla gerçekleştiriliyor. Sade dedik ama havalı bir özellik de bulunuyor: Time Warp. İzleyiciler gördüklerini geri sarabiliyorlar. Sanal gerçekliğin de yapabileceği ve yapması gereken de bu zaten; normalde mümkün olmayan bir deneyimi yaşatmak.


4 Dreams of Dalí


Lansman: Dali Müzesi’nde “Disney and Dalí: Architects of the Imagination” sergisi, 23 Ocak- 12 Haziran, 2016


Dünyaya ıstakoz telefonları ve eriyen saatleri tanıtan, sürrealist ressam Salvador Dalí’den daha yaratıcı bir zihin olamaz. Bu yüzden kullanıcıyı, ressamın 1935 yapımı Archeological Reminiscence of Millet’s “Angelus”un içine doğru bir yolculuğa çıkaran Dreams of Dali sanal gerçeklik deneyimi son derece yerinde ve anlamlı. Eşlemenin neden çalıştığını görmek için hiçbir hayalgücüne gerek yok. Güncel olarak St. Petersburg, Florida’daki Dali Müzesi’nde gösterilen “Disney and Dalí: Architects of the Imagination” sergisinin bu parçası hem unutulmayacak hem sarsıcı bir deneyim sunuyor.


İzleyiciler karanlık atmosferde yukarı, aşağı, sola ya da sağa bakabiliyor ve örümcek bacakları gibi ince bacaklara sahip dev filler, çorak bir manzarada ip atlayan yalnız bir kız ile karşılaşabiliyorlar. Başından sonuna kadar rahatsız edici sesler de eşlik ediyor. Goodby Silverstein & Partners tarafından oluşturulan proje, yeni mecraların daha önce gördüğümüz bir şeyin nasıl farklı yorumlanabileceğine dair mükemmel bir örnek.


5 The Art of Patrón Virtual


Reality Experience


Lansman: 1 Mayıs, 2015


Şirket; barmen, distribütör ve diğer paydaşları getirmek için 2015’te sabır otlarının hasat edildiği, tekilanın yapıldığı ve şişelendiği, işin iç yüzünü gösteren iki dakikalık “Art of Patrón Virtual Reality Experience” adında bir film çekti. Tüm yolculuk Patron’un simgesi arının gözünden izleniyor, kişi böylece anahtar deliklerinden geçme deneyimi gibi bir deneyimi de yaşıyor.


Firstborn işbirliğiyle yaratılan video GoPro kameralarla giydirilmiş ve isteğe göre yapılmış drone’larla çekildi. Canlı çekim görüntü ve CGI animasyonun birleşmesiyle oluşturuldu. Bir markanın süreci her zaman eğlenceli olmaz ama dikkat ve amaca uygun yapıldığında izleyici biraz daha aileden gibi hissedebilir. Burada olan da işte bu.


6 Happy Goggles


Lansman: 29 Şubat, 2016, İsveç


Pastel boya, labirentler, plastik heykelcikler – bunlar dünün Happy Meal eğlenceleriydi. Bugün çocuklar Chicken McNugget’larını yerken daha çok teşviğe ihtiyaç duyuyor. Tahminen, Happy Meal kutularını bir sanal gerçeklik görüntüleyicisine dönüştüren Happy Goggles fikrinin arkasında bu düşünce vardı. İsveç’te McDonald’s kendi akıllı telefonunuz ve bu kutu aracılığıyla oynanabilen; engel ve diğer kayakçılardan kaçarken yıldızları toplamaya çalıştığınız 360 derece, Slope Stars adında bir oyun çıkardı. Stockholm’deki deneyim tasarımı şirketi North Kingdom oyunu yarattı, DDB Stockholm ise stratejisini geliştirdi,


tasarım ve paketlemesini yaptı. Şu anda Happy Goggles sadece İsveç’te ve kısıtlı bir süre için var. Ama işler beklenildiği gibi giderse yakında her yerde görülmesi bekleniyor.


7 The New Revolution:

Virtual Reality Coaster

Lansman: 10 Mart, 2016,

çeşitli lokasyonlar


Gelecek aylarda Six Flags, Kuzey Amerika’daki eski roller coaster’larından dokuz tanesini yeni sanal gerçeklik roller coaster’larına dönüştürmeyi planlıyor. Nasıl mı? Samsung Gear VR başlıklarını yolcuların başına geçirip sonra da hız trenini çalıştırarak. Bir anda katılımcılar kendilerini dünyayı uzaylı istilasından koruyan savaşçı pilotlara dönmüş halde bulacaklar. Bir başka sürüşte de Superman ezeli düşmanı Lex Luthor ile savaşırken onun yanında uçacaklar.


VR, bir ekrandan ibaret değil


MediaMonks’un VR Grup Başkanı Ola Björling soruyor: sanal gerçeklik, henüz emekleme çağında olsa da bu mecrayı, olgunluk çağına gelmesi için nasıl besleriz?


Büyük ihtimalle çoktan duymuşsunuzdur; sanal gerçeklik (Virtual Reality) hem teknik hem kavram olarak henüz emekleme çağında. Bu doğru bir bilgi ama sırf kelime dağarcığınız ileride daha iyi olacak diye bugün hiçbir şey söylemeden durmanıza gerek yok. Bugünün teknolojisiyle bile VR mecra olarak bundan sadece birkaç yıl önce yaşanması mümkün olmayan muhteşem, büyüleyici ve hafızalardan çıkmayacak deneyimler yaratma potansiyelini çoktan elinde tutuyor.


İlerleme kaydedildikçe doğal olarak nihai VR deneyimleri gerçekleştirmenin önündeki engeller de yavaş yavaş yok oluyor. Ama bizim diğer kısıtlamalara; algı ve mecradan beklentimizle şekillendirdiklerimize karşı dikkatli olmamız gerek. Biz insanlar her şeyi bildiğimiz gibi görme eğilimindeyizdir hep. Bu sebeple çoğu insan VR’ın yuvarlak deliklerine medya geçmişine ait bir şeyleri çekiçle sokmaya çalışıyor. Teknoloji ne olursa olsun, bu önyargılardan sıyrılamama durumu ikinci sınıf içerik üretmeye neden olacaktır.


VR’da bir deneyim olarak “hikaye”yi düşünürken bile bu işin tam tersi olabileceğine dair bir örnek vereyim. Hikaye, birinin başına geçmişte gelmiş bir olayın yeniden anlatılması ya da yeniden sahnelenmesiyken VR şimdiki zamanda başınıza gelendir. “Hikaye” kelimesini kullanmak bile dilimizin VR’ı konsept açısından olmadığı bir mecra olarak tarif ettiğini gösteriyor. Bu mecra insan varoluşunun merkeziyle, bilincin kendisiyle, yani bir hikaye iletmenin çok ötesinde bir şeyle bağlantı kuruyor. Tabii bu öykünün tabiatı gereği VR ile tamamen zıt olduğu anlamına gelmiyor ama yeniden düşünülmesi gerekiyor. Hikaye olmaktan daha çok VR, hikayeye dönüşen deneyimler sağlıyor.


Şüpheyi askıya almanın ve kullanıcının hayalgücünün öyküyü ilgi çekici kılmanın anahtarı olduğu tüm öncü mecralarda izleyici ve ekran çerçevesinin arasındaki boşluğa; diyalog, oyun, ses ve her şeye öyküyü fazlaca doldurarak köprü oluşturmaya alışık şekilde büyüdük. Buna o kadar alıştık ki fark edemiyoruz, sadece aynı şey VR’da yapıldığında anlaşılmaz bir kakofoniye dönüştüğünü, sadece kafa karışıklığına neden olduğunu görüyoruz. VR ile artık olay yorumlamak değil, ilk elden direkt bir deneyim…


Diğer mecralarda daha önce yapılmışlar açısından bakıp yeni ve keşfedilmemişi hayal etmek, sadece VR’ın iletebileceği bir oyun ya da deneyimi yaratan kişi olmayacağınıza emin olmanızı sağlar sadece. Sıradışı açık bir zihnin ve kolay sezen eleştirel düşüncenin nadir kombinasyonuna sahip olanlar VR’ın gerçek potansiyelini gören ve anlayanlar olacaklar. VR’ı şimdiye kadar yapılanlara göre bir mecra olarak yargılamak “Arrival of a Train at La Ciotat”ı bir film olarak yargılamaktır. Ama filmle olan karşılaştırması burada bitiyor. VR treninin daha gidecek çok yolu var.


Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.


Kaynak: Campaign Türkiye


Haberin Devamı

Turizmin geleceği ve sanal gerçeklik
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.

0 yorum:

Yorum Gönder