Sığınmacı kampında oyun sahneleyen bayanları özetleyen ‘Suriyeli Bayanlar’ ile gizli saklı bir evde tiyatro icra eden erkekleri mevzu alan ‘Ev’ filmlerinin yönetmen ve yapımcıları belgesellerini söyledi.
Tüm dünyayı etkileyen mültecilik problemi karşısında insanoğlu maalesef eli kolu bağlı bekliyor. Sadece bazıları var ki onlar kendi emekleriyle yaşananlara dur demeye çalışıyor. savaşın orta yerinde, harbe sanatla direniyorlar. 7. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nin öne çıkan filmleri içinde Suriye’den ödüllü iki belgesel, bu sanat direnişçilerinin hayatlarına odaklanıyor. Rafat Alzakout’un yönettiği Ev / Home, savaşın ortasında, bombalar altında bir evde toplanıp tiyatro oyunları çalışan gençleri anlatırken, yönetmenliğini Yasmin Fedda’nın üstlendiği Suriyeli Bayanlar / Queens of Syria ise Amman’da yaşayan bir grup sığınmacı Suriyeli kadının Euripides’in Troyalı Bayanlar oyununu sahneleme hikâyesini mevzu alıyor.
Beyrut’ta yaşayan ve parmak kuklasıyla geçimini elde eden Rafat Alzakout, iki yıl ilkin Şimal Suriye’ye şov yapmak için gider. Kalabalığın kukla oyununu seyretmek için toplandığı anda büyük bir patlama yaşanır. Yönetmen Alzakout fazlaca sayıda can kaybının yaşandığı bu karmaşada üç insanla tanışır; Balet Ahmed, asker Muhammed ve eskiden sanat öğretmeni olan Taj Rafat. Kısa süre sonrasında onların sanatla uğraştıkları ve ‘Ev’ dedikleri kurtarılmış bölgelerine girmeyi başarır. Onları buluşturan sanat hayalleridir. Sadece tüm Suriye halkının yaşamını değiştiren cenk ve iç çatışma onları da etkisinde bırakır.
7. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali için Türkiye’ye gelen belgeselin yapımcısı ve bununla beraber yönetmen Alzakout’un eşi Christin Luettich, Ev’in hikâyesini şu şekilde konu alıyor: “Rafat (Alzakout), o insanlarla tanıştıktan yedi gün sonrasında Beyrut’a geri döndü. Onlar için bir şey yapmak istiyordu. Önceleri kısa film deneyimleri de olduğundan Ahmed, Muhammed ve Taj’ın tiyatro serüvenleri ile ilgili belgesel çekmeye karar verdi. Bu sırada Rafat’a geri gelip gelmeyeceğini soruyorlardı, hatta beraber bir oyun hazırlamak istediklerinden bahsediyorlardı.”
“SOKAK ÇEKİMLERİ ÇOK ZORLAYICIYDI”
Yönetmen Alzakout bu üç genç için Suriye’ye döndüğünde artık ona yalnız kamerası birlikte rol alıyordu. 2013 yılının Ocak ayında süregelen çekimler ortalama iki yıl sürdü. Suriye’deki devrimin belgesel üstündeki önemini vurgulayan Luettich, “Oradaki insanoğlu devrimle birlikte bu şekilde şeyler yaşamaya başladı. Belgeselin de ilk ana teması devrim üstüne kuruluydu. Süreç, haliyle çekimleri de etkiledi. O dönem artık IŞİD terör örgütü de ortaya çıkmıştı ve sokaklar fazlaca tehlikeliydi. Çekim yerine ulaşmak için Beyrut-İstanbul-Antep hattını kullanıyorduk. Bu da ortalama 14 saatimizi alıyordu. En kötüsü bu kadar yola katlanmışken bile çekim yapmış olup yapamayacağımız mevzusunda endişelerimiz oluyordu. Bilhassa sokak çekimleri bizi fazlasıyla zorladı. Esasen ikinci kısmı ufak bir evde gerçekleştirdik.” diyor.
“KADINLARIN YÜZÜNÜ GİZLEMEK ZORUNDA KALDIK”
Ürdün’e sürgün edilmiş Suriyeli 50 kadının cenk zamanı mağduriyetini özetleyen antik Yunan trajedisi Truvalı Bayanlar’ın sahnelenmesini mevzu alan Suriyeli Bayanlar belgeseli de festivalin öne çıkan bir başka yapımı. Yönetmen Yasmin Fedda, filmin hikâyesini şu şekilde konu alıyor: “İlk olarak sergilemek için Euripides’ın Truvalı Bayanlar oyunu seçildi. Suriye’deki cenk hâlâ devam ediyordu ve bayanlar tarafınca yaşanmış olan üzüntü eski hikâyelerle fazlaca sayıda benzerlik gösteriyordu. Yapımcı Itab Azzam mültecilerin yoğun olduğu sığınma kamplarına gitti, bayanları ziyaret etti. Onlara bu projede yer aldıklarında neler olacağını söyledi. İlk gün bir çok yalnız geldi ve sonrasında hepimiz dostlarını getirmeye başladı. Filmimizde Maha, Fatima ve Suad olmak suretiyle 3 hanıma odaklandım. Onlara dikkat çekip, hikâyelerini paylaşmak istedim.” Belgeselde bazı bayanların yüzlerinin bulanıklaştırılmasının sebebini Fedda, “Filmdeki bayanların hikayelerini duyarlı bir halde anlatabilmem için duyarlı bir yol seyredip onlara itimat vermem gerekiyordu. Politik ve aile baskılarından korkuları vardı. Bu sebeple bazılarının yüzlerini flulaştırmak zorunda kaldım.” diyerek açıklıyor.
Haber Kaynağı: Sözcü
Savaşa sanatla direnmek
0 yorum:
Yorum Gönder