FBI’IN İLK KADIN YÖNETİCİSİ
Lauren Anderson, Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. FBI tarafından yurtdışı ofislere atanan ilk kadın olan Anderson, “Kimsenin düşünmek bile istemeyeceği “karanlık taraf” beni hep çekti” dedi.
Lauren Anderson, tam 29 yıl Amerika’nın en büyük güvenlik kuruluşu olan Fedaral Soruşturma Bürosu’nda (FBI) çalıştı. Büronun, Ortadoğu Ofisi yöneticiliğine yükseldi. Emekli olduktan sonra internet ve siber güvenlikle ilgili danışmanlık yapmaya başladı. Anderson, “İnternetteki paylaşımlarınız silinmez. Günün birinde sizi bir suçun kurbanı yapabilir” dedi
Türkiye, Başbakanlık ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleşecek dünyanın en büyük ekonomi zirvelerinden G-20’ye hazırlanıyor. Ben bu röportajı yazarken SÖZCÜ adına akreditasyon talebimin reddedildiği haberi geldi! Ve ne yazık ki basın kartımız bile SÖZCÜ’nün Başbakanlık organizasyonlarını izlemesine yetmiyor… G-20 Zirvesi’nden önce Women-20, Young-20 ve Girls-20 gibi kadın ve gençlik sorunlarını tartışan zirveler yapıldı. Ekim ayında İstanbul’da toplanan Girls-20 Zirvesi, dünya liderlerini, geçen yıl verdikleri taahhüdü yerine getirmeye davet etti: 2025’e gelindiğinde 100 milyonun üzerinde kadının işgücüne dahil edilmesi!
Girls-20’de FBI’dan emekli ve ‘Vital Voices’ elçisi Lauren Anderson ile konuştum. Vital Voices Bank of America’nın Africa bölgesinde kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesini amaçlayan bir gönüllülük programı. Lauren, tam bir amazon. 29 yıl çalıştığı FBI’da New York Antiterör Timi’ni de yönetmiş, Ortadoğu’daki FBI ofislerini de. Anlattıkları bazı kararlarınızı gözden geçirmenizi sağlayacak. Buyurun.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK BİR İŞ!
– Neden bu mesleği seçtiniz?
Kamu politikaları ilgimi çekiyordu. Terörle mücadele, ajanlık, istihbarat, suçlu profili analizleri. Etki yaratacak, dünyayı değiştirecek bir iş yapmak istiyordum.
– Çok zor bir iş değil mi bu?
Çalıştığım dosyalar hep öyleydi. İntiharlar, seri tecavüzler, çocuk istismarları, iç terör. Tümünü de çok severek yaptım.
– Peki insanoğlunun karanlık tarafına bu kadar çok ve yakın tanık olduktan sonra hâlâ mesela aşık olabildiniz mi?
Evet! Tabii ki. Çünkü o iki dünyayı tamamen ayırmayı başarabiliyordum. Terörizm üzerine çalışmaya 1990’lı yıllarda Genel Merkez’de başladım. Sonra İsrail, Paris ve Ortadoğu’da görev yaptım.
– Bütün bu görev yerlerinizde o ülkelerdeki FBI ofislerini yönettiniz. Ne iş yapar bu ofisler?
FBI’ın dünyada 64 ofisi var, elçilik çatısı altında. Bu ofislerden birine yönetici olan ilk kadındım Paris’e gittiğimde. Bir ofis de Türkiye’de var, İstanbul’da kuruldu şimdi Ankara’da görev yapıyor.
SİBER DÜNYA ÇOK ÖNEMLİ…
– Nedir görev tanımı bu ofislerin?
Birincisi; o ülkelerdeki istihbarat örgütleriyle, İçişleri ve Adalet bakanlıklarıyla stratejik işbirlikleri kurmak ve geliştirmek. Karşılıklı bilgi aktarımı yapabilmek. Terörizme ve suça karşı mücadelede yakın işbirliği yapmak. Siber dünya da çok yakın çalışma amaçlarından biri. Orası önemli bir bilgi kaynağı bizler için. Sosyal medya, sohbet odaları. Organize suçlar, uyuşturucu.
– İnternet güvenli mi?
(Gülüyor) Hayır. Siber güvenlik diye bir şey yoktur, siber güvensizlik vardır sadece. “Delete” yani “silme” diye bir şey yok! Herkes sildiğini zannediyor. Yok ki öyle bir şey. Her şey orada. Herkesin bunu bilerek yaşaması gerek. Her bireyin.
– Peki ya sosyal medya? Facebook? Whatsapp?
Tabii ki hayır! Herkes istihbarat örgütlerinin kendileriyle ilgili ne bildiğini merak eder. Facebook ve Google sizin hakkınızda herhangi bir istihbarat örgütünden çok daha fazla şey biliyor, emin olun buna! İnsanlar oralarda neler paylaşıyor, bir düşünün! Ve “güvenlik” derken neyi kastettiğimi açıklayayım; bir kere internete koyduğunuz hiçbir şeyi geri alamazsınız, bir kez koydunuz bitti, asla yok olmaz. O nedenle yıllar içinde pişman olacağınız şeyler yapmamaya çalışın! İş ararken başınıza bela olacak şeyler… İkincisi şu; unutmayın ki paylaşımlarınız günün birinde sizi hiç beklemediğiniz bir suçun kurbanı yapabilir! Tecavüze uğrayabilir, soyulabilirsiniz. Devlet için ise çok çok daha büyük riskler söz konusu.
SEYAHATLERE DİKKAT!
– Peki sizin “güvenli” diyebileceğiniz bir yol yok mu? Bir gizli belgeyi bir raporu nasıl göndereceksiniz?
ABD’de devletin bütün kurumları farklı ve sadece içe çalışan bilişim sistemleri kullanırlar. Kapalı networkler. Bu güvenliği artıran bir çözüm. Ama tabii bu sistemi kullanan biri yine de sızıntı yaratabilir, Edward Snowden gibi.
– Bu devlet için böyle. Ama kişisel hayatta imkansız.
Kendi ‘server’ınızı kurabilirsiniz. Kriptolu veri paylaşabilirsiniz. Sanayi ve fikir casusluğuna karşı kapalı bilişim sistemleri kurabilirler. Bir de seyahat sırasında çok dikkati olmalısınız. Çünkü farklı ülkelerde hangi ağlarda olduğunuzu bilemezsiniz! Bir devletin siz bir ülkeye giriş yaptığınızda sizin telefonunuzdaki tüm bilgilere ulaşabilmesini sağlayacak teknoloji mevcut. Yeter ki bunu yapmak istesin!
CEP TELEFONLARI GÜVENLİ DEĞİL
– Telefonlarımız da güvenli değil?
Tabii ki değil! Her seferinde “bağlandığınızda” ya da bir aplikasyon indirdiğinizde önce “kullanım şartları” sayfası çıkar. Kimse okumaz bunu, onaylar geçer. Ben hep okurum ve o maddelerde bu bilgilerin alınabileceği bilgisi var. Facebook sözleşmesinde var mesela, eğer Facebook kullanıyorsanız sizin rehberiniz, e-posta kontaklarınız ve Whatsapp yazışmalarınızı almasına onay vermiş oldunuz! Bu izni siz verdiniz.
HAYAL EDİN, YAPARSINIZ
Emekli ajan Anderson, kadınlara ise şu mesajı verdi: “Hayal ediyorsanız, yaparsınız!”
Türkiye iç siyasetteki gerginlikler yüzünden fırsatı görmüyor
– Dünyada güçler dengesi nasıl değişiyor?
Doğrusu ben hâlâ ABD’nin dünyanın en büyük gücü olduğunu düşünüyorum. Ama Çin hem ekonomik hem insani gücü ile önemli bir oyuncuya dönüştü. İran henüz o noktada değil. Potansiyelleri var ama, Suudi Arabistan, Lübnan, Ürdün buna karşı…
– Türkiye?
Bence Türkiye pek çok katmanda çok ama çok stratejik durumda. Bölge için öncü model hâlâ. Türkiye’nin bence hızla bunu görüp bu fırsatı kullanması gerekir. Biliyorum mültecilerin ülke üzerinde büyük yükü var.
– Bunun yanında Kürt meselesi, laiklik endişeleri var…
Evet, farkındayım. Ama bence Türkiye iktidarın kim olduğundan bağımsız olarak güçlü ve stratejik bir durumda. Tüm bu sorunları bölgede hangi ülkelerle ve ne tür politikalarla ele alacağınız sizin yerinizi de belirleyecek. Büyük bir fırsat bu! Benim gördüğüm; iç siyasetteki tartışmalar ve gerginlikler sizin ülke olarak bu fırsatı görmenize ve ele almanıza engel oluyor. Oysa Türkiye’yi asıl büyük ülke yapacak olan bu fırsatlar. Sadece coğrafi olarak stratejik bir Türkiye değil stratejik düşünen bir Türkiye. Çözümler üreten, diyalog yaratan bir Türkiye.
Dünya için en büyük kriz savaş, çözüm ise kadınlar
– Emeklisiniz artık ve pek çok alanda danışmanlık veriyorsunuz. Bunlardan biri de “kriz yönetimi”. Dünya için en büyük kriz ne olabilir?
Savaş tabii ki! Ve bence tek çözüm her türlü kurumda kadınların ve kadın yöneticilerin çok daha fazla yer alması.
– Neden?
Çünkü kadınların bambaşka bir bakış açısı var. Kadınlar krizleri ve çatışmaları daha kolay çözüyor. Dünyada 1990 – 2010 arasında 585 Barış Anlaşması imzalandı. Bunlardan sadece yüzde 4’ünde kadınların imzası var. Yüzde 60’ı kadınlardan tek kelimeyle söz etmiyor bile. Ve anlaşmalarda geçen güvenlik fonlarının yüzde 1’inden bile azı cinsiyet eşitliği için yapılan çalışmalara ayrılmış. Kadınların olmadığı her durumda, sığ ve derinliksiz bir bakış açısı, boğucu bir erkek dünyası hakim.
– Son olarak kadınların neden adli tıp bilimlerine giderek daha çok ilgi duyduğunu sorayım…
Bence bu harika bir gelişme! Girls-20’deki konuşmamda da söylediğim gibi “Hayal ediyorsanız, yaparsınız!” Ne kadar çok kadın o kadar çok barış.
Facebook ve WhatsApp kullanıcıları DİKKAT!
0 yorum:
Yorum Gönder