Image copyright Reuters “12 Eylül 1980 darbesini Bakan olarak ilk öğrenen bendim” diyor eski Orman Bakanı Hasan Ekinci.
Türkiye’nin ilk darbesinde Orman Bakanı olarak görev yapan, daha sonra da 1993-1996 yılları arasında Başbakan’ın Tansu Çiller olduğu dönemde de bu görevini sürdüren Ekinci, haberi yakın dostu bir albaydan alıyor.
Perşembe günü saat dokuz buçuk gibi albay telefon ediyor ve uyarıyor ‘Efendim bu gece ihtilâl olacak, özel eşyalarınızı bakanlıktan alın’.
Albay, Ekinci’den istihbarat kaynağının kendisi olduğunu kimseye söylememesini istiyor. Ekinci de Başbakan Süleyman Demirel’i nasıl uyardığını anlatıyor:
“Ben de Başbakan’ı aradım. ‘Sayın Başbakanım, ‘Bana kaynağını sormayın ama bu gece darbe olacakmış’ dedim. Başbakan da ‘Hasan’cım böyle bir şey yok, (Cumhuriyet Senatosu Başkanı İhsan Sabri) Çağlayangil yanımdaydı, Milli Savunma Bakanı, Kuvvet Komutanlarıyla birlikteydi. Yok öyle bir şey"”
“Öyle oluyor ki, istihbarat hükümetlerin altından kayıyor….” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Al Jazeera televizyon kanalına açıklamasında istihbaratta zafiyet olduğunu ve darbe girişimine dair ilk uyarıyı da eniştesinden aldığını söylemişti.
Ancak OHAL ve darbe deneyimini bilen Türkiye’nin eski bakanlarına göre 15 Temmuz’da yaşananlar ve sonrasındaki toplu gözaltılar, OHAL kararı, meclis içindeki tartışmalar, hukuki ve siyasi sürece ilişkin soru işaretleri yaratıyor.
Darbe girişimi sonrası dört siyasi parti de uzun zamandır parlamentonun görmediği bir birliktelik gösterip 15 Temmuz’dan hemen sonra darbe karşıtı ortak bildiri yayınladı.
Ancak bu birliktelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası ülke genelinde üç süreyle OHAL ilan edeceğini açıklamasıyla çatırdadı.
MHP, OHAL’e destek çıkarken, CHP ile HDP tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise OHAL ilanın demokrasi ve hukuk devleti ile temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik bir tedbir olduğunu dile getirdi.
Hükümet, temel hakların kısıtlanmayacağını söylüyor ancak OHAL dönemlerinde uzun süreli hürriyetlerin sınırlandırılabildiğini ifade eden eski bakan Ekinci geçmişe atıfta bulunarak hak ihlalleri olabileceğini söylüyor:
Biz geçmişte zaman zaman (OHAL’i) terörle ilgili uzattık, normal düzenden farklıydı, faili meçhuller, normal düzenden farklı uygulamalar… Haklıyla haksızın ayırt edilmesinde güvensizlik oluyor, kuruyla yaş da yanıyor.”
Image copyright Reuters OHAL uygulamalarında yapılan hak ihlalleri ve demokratik olmayan kısıtlamalarla ilgili de Ekinci yine eski hükümetleri hatırlatıyor:
“Kısıtlama yaparsanız demokrasiye hizmet etmiyorsunuz. Bizim dönemdeki OHAL bugün bile konuşuluyor ama bunlardan bizim haberimiz olmadı o dönem… Yani siz yetki vermişsiniz, diyelim Adana’da bir korgenerale.. başlarında kim varsa, ne olduysa sorumlusunu halk hükümet sayar.”
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu illerinde 1987-2002 yılları arasında uygulanan OHAL, faili meçhuller, yargısız infazlar, köy boşaltmalar, köy yakmaların yaşandığı bir dönem oldu.
OHAL’in yürürlükte olduğu 1999-2001 arasında DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinde İçişler Bakanlığı yapan Sadettin Tantan, o dönem Doğu ve Güneydoğu’daki OHAL uygulamasına destek vermişti.
Bugün ise OHAL ihtiyacı olup olmadığını sorguluyor.
‘OHAL’ e ihtiyaç yoktu ‘
OHAL’in iyi kullanılmaması ve siyasi rant elde etmek için kutuplaşma yaratılır ve insanlar tedirgin edilirse ülkenin yönetilemeyeceği görüşünde:
“O zaman ben hep söyledim. Türkiye’nin bu bölgesindeki mücadeleyi hukuk zemininde yapabilmek için OHAL uygulamasına ihtiyaç vardır, 2-3 aylık dönemler olabilir’ diye.”
“Bu isyan hareketi halk ve silahlı kuvvetler tarafından durduruldu. Türkiye’nin bütününde buna (OHAL’e) ihtiyaç var mı? Bana göre ihtiyaç yoktu.”
OHAL’in nasıl uygulanacağı anayasa maddeleriyle belirlense de, yargı, güvenlik güçleri ve kamu kuruluşlarındaki tasfiyelerle nasıl uygulanacağına dair kaygıları da dile getiriliyor.
Ekinci, 70 bine yakın kişinin görevden uzaklaştırılması, gözaltına alınmasına ilişkin “Bu boyutta (tutuklama, gözaltı, tasfiye) ihtilal yapıldığı zaman bile olmadı. Bunlar hak ihlalidir” diyor.
Darbe girişiminden sonra rektörler tutuklandı, dekanlar görevden uzaklaştırıldı, eğitim kurumları, Silahlı Kuvvetler, yargı, MİT dahil devletin altyapısını oluşturan kurumlar dönüşüme girdi.
Bülent Ecevit hükümetinde 1999’da önce Milli Savunma Bakanı, daha sonra Adalet Bakanı olarak görev alan Hikmet Sami Türk bu toplu görevden uzaklaştırmaların özelikle akademideki tasfiyelerin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekiyor:
“Gerek memurlar, gerek hakimlerle ilgili görevden uzaklaştırmalar kanunlara aykırı. Veya üniversitelerde, fakülte dekanları, rektörler istifaya zorlanıyor. Bunlar üniversite özerkliğine aykırı. Bizim bugün yürürlükte olan anayasamızda uygulamaya konulan birçok hükme tamamıyla ters düşüyor.”
‘A vrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni askıya almak çılgınlıktır ‘
Hikmet Sami Türk, OHAL kanunlarının içeriyle ilgili bilgi verdiği sırada Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin geçici olarak askıya alınacağı mesajı geliyor.
Image copyright Getty Hikmet Sami Türk’ün bu açıklamaya tepkisi sert:
“Böyle bir şey olamaz. Türkiye böyle bir şey yaparsa içinde yer aldığımız Avrupa Konseyi ve içinde yer almak istediğimiz Avrupa Birliği’nin dışında kalırız (…) Böyle bir şey söylemişse akli dengesinin yerinde olduğundan şüphe ederim.”
“Bunların söylemek istediği herhalde, bu protokollerin uygulanmasını engellemek için insan hakları sözleşmesini askıya almak. Bu çılgınlık olur.”
Hikmet Sami Türk, temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir konuda iç hukukta kanun hükmüyle, uluslararası hukuk arasında fark olduğu durumda, uluslararası hukukun uygulanması gerektiğini hatırlatıyor ve “O sözler, açıklamalar, sanıyorum yeterince düşünülmeden, son darbe olayına karşı fevri bir tepki olarak söylenmiş sözlerdir” diyor.
Hukukun işleyişinin yanı sıra meclisin bu dönemde nasıl bir sürece gireceği de siyasilerin tartıştığı konulardan biri.
Yasama alanında OHAL durumlarında kanun hükmünde kararnamelerle hükümetin yetkisi artıyor.
CHP ve HDP bu uygulamalarla ‘meclisin devre dışı bırakılacağı’ ve mecliste tartışılmadan kararnamelerin uygulamaya gireceği eleştirisini yapıyor.
Eski Bakan Ekinci’ye göre muhalefet eleştirilerinde haklı:
“Olağanüstü zamanlarda daha çok milli birliğe ihtiyacımız var. Meclisi baypas ederseniz yanlış olur.”
Hükümetin daha bütünleştirici ve birleştirici olması gerektiğini ifade eden Ekinci, darbe girişiminin bastırılmasından sonra hükümetin tutumu için “Bunu siyasi başarıya çevirme eğilimi görüyorum” diyor.
Sadettin Tantan’ın da meclisin işleyişine dair kaygıları var ancak bir de önerisi.
“Bugünkü meclis 7 Haziran’da halkın iradesine sahip çıkmayan bir meclis” diyen Tantan’a göre “CHP ve MHP, bu sürece nasıl gelindiğinin araştırılması için bir komisyon kurmalı.”
Hukuk ve demokrasi zemininde OHAL uygulamasında korkulmaması gerektiğini belirten Tantan, “İktidarın bugüne kadarki uygulamalarında hukuk ve adalet göremiyoruz, orada tereddütler var” yorumunu yapıyor.
Kaynak: BBC Türkçe
Haberin Devamı
Eski Bakanlardan OHAL yorumu: Kurunun yanında yaş da yanıyor
0 yorum:
Yorum Gönder