Tecavüzün Doğal Bir Tarihi: Cinsel Zorlamanın Biyolojik Temelleri (Kitap İncelemesi)


Tecavüz, gerek konuşması, gerek araştırması, gerek üzerine düşünmesi çok ama çok zor bir konu… Yanlış anlaşılan her söz, yanlış yazılan her kelime, konu dahilindeki her anlam muğlaklığı müthiş sert tepkilere neden olabildiği gibi, konuya karşı çok sert bir karşıtlığın tetiklenmesine de neden olabiliyor. Bir diğer deyişle tecavüz konusu, modern toplumun halen en büyük tabuları arasında yer alıyor ve öylesine güçlü bir şekilde nefret edilen bir tabu ki, bilimin ona erişmesi de pek mümkün olamıyor. Fakat insanlık tarihinin tekrar tekrar gösterdiği gibi, bir korkuyu yok etmenin, bir nefret kaynağını bitirmenin, bir sorunu çözmenin ilk yolu onu anlamak, anlamlandırmak ve hepsinden ona karşı açık olup, ondan korkmamaktan geçiyor. Zira birçok tabu konu, ne yazık ki tabu olarak kalmayı sürdürdüğü için toplumdaki varlığını koruyabiliyor. Aslında birçok tabu, üzerine gidildiği anda eriyip yok olma potansiyeline sahip, son derece çözülebilir ama insan aklının erişilmezliği nedeniyle varlığını korumayı başarabilen konular… Tecavüz de, bunların başında geliyor.


Elbette ki modern insan toplumlarında tecavüzün hiçbir yeri yok. Zira toplumumuz, “kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma” şeklinde tanımlanabilecek çok temel bir felsefi tutum üzerine inşa ediliyor, en azından bu şekilde inşa edilmeye çalışılıyor. Ahlaki pusulalarımız, dinlerin iddia ettiğinin aksine şahsi inançlarımıza veya ilahi bir kudrete göre değil, bireysel ahlaki tutumlarımıza, eğitim seviyemize, bilim algımıza, ailelerimizin yapısına göre şekilleniyor. Dolayısıyla tecavüzün hiçbir seviyede kabul edilmesi mümkün değil. Ancak bir olgunun kabul edilemez oluşu, o olgunun var olmadığı anlamına da gelmiyor. Tam tersine, tecavüz sadece türümüz içerisinde değil, birçok yakın ve uzak kuzen türde de bulunan bir olgu. Bu durumda, onun evrimsel bir perspektiften anlaşılması ve kökenlerinin tespit edilmesi şart. Eğer ki tecavüzü toplum içerisinden silmek istiyorsak, sadece yasal ve eğitimsel yollardan yaklaşmak yeterli değil. Konunun özüne inerek evrimsel süreçte son derece karmaşık sosyal yapılara ulaşan insan gibi türlerde tecavüzün neden kültürel veya biyolojik olarak elenmediği sorusuna yanıt verilmesi gerekiyor. İşte bu yapılmak istendiğinde, içerisine girmemiz gereken alan da evrimsel psikoloji olarak karşımıza çıkıyor.


Evrimsel psikoloji, Türkiye’de pek bir etki ve çalışma alanı bulunmayan, dünyada özellikle Kuzey Amerika’da belirli bir takipçi sayısına ulaşmakla beraber henüz bilimsel bir disiplin olma noktasına pek de ulaşmamış bir psikoloji yaklaşımıdır. Dünyada geniş kitlelerce bu fikrin duyulması biyolog ve araştırmacı E.O.Wilson’ın Pulitzer ödülü kazanan İnsan Doğası Üzerine (“On Human Nature”) kitabıyla gerçekleşti. Wilson, bu kitabıyla sadece türümüzün psikolojik, kültürel ve biyolojik geçmişine güçlü bir ışık tutmakla kalmadı, psikolojik ve toplumsal olguların genetik ve biyolojik temelde açıklanabileceğini net bir şekilde insanlığa gösterdi.


Bugünlerde evrimin (iyisiyle kötüsüyle) bilinen isimlerinden olan Richard Dawkins’le bir nev’i hükümranlık atışmaları içinde olan Wilson, dünyada karıncaların hayatı konusunda birçok kişi tarafından bir numaralı uzman gösterilmektedir ve bu kitabında insan toplumlarının davranışlarının evrimsel kurallarla, genetik olarak belirlendiğini ifade eden epigenetik yaklaşımın yaratıcılarından haline gelmiştir. Dawkins gibi dini meselelerde tavrını açık olarak belli eden Wilson, kendisini bir agnostik olarak tanımlıyor. Bilimden gücünü alan felsefi fikirlerinde bu düşünce biçiminin izlerini taşıyor.


Evrimsel psikolojiyle hemen hemen aynı nüanslara atıfta bulunan sosyobiyoloji, 1979 yılında bu kitabın yayınlanmasıyla sosyal Darwinizm ve ırkçılık ithamlarıyla sıkça karşılaştığından, Wilson çoğu zaman toplumsal meseleler üzerinde söz söylerken iki kez düşünmek, bir kez konuşmak ve fikirlerinin birçoğunu kendine saklamak durumundaydı. Politik, nükteli bir cümlede onun toplumsal hayata yönelik fikirlerine yönelik bir ipucu yakalamak mümkün: “Karl Marx haklıydı: Komünizm işe yarıyor, ama insan yanlış canlı türü…” Bu cümlede Wilson’ın ima ettiği “doğru” canlı türünün karıncalar olduğunu tahmin etmek pek de güç değildir. Wilson karıncaların karmaşık bir düzen içerisinde yardımlaşmacı, hiyerarşik toplumsal düzenlerini yakından incelemiştir.


Freud nasıl ki Darwin’den etkilendiyse, günümüzün bütün psikiyatristleri de belirli bir ölçüde, her bilimde olduğu gibi Evrim Teorisi’nden etkiler taşımaktadır. Sonuçta evrimsel biyolojinin perspektifinden etkilenmemiş bilim yok denecek kadar azdır ve psikoloji/psikyatri sahaları da “bilimin harcı” olarak görülen evrimsel biyolojiden bolca nasibini almıştır. Fakat o dönemin psikiyatristleri arasında evrimsel biyolojiyi hakkını veren miktarda disiplinine dahil etmiş bilim insanı sayısı bir elin parmaklarını geçmemekteydi. Dahası, evrimsel psikolojinin adı da çok sık duyulur değildi. Ta ki 2000 yılında Tecavüzün Doğal Bir Tarihi: Cinsel Zorlamanın Biyolojik Temelleri (“A Natural History of Rape: Biological Bases of Sexual Coercion”) biyolog Randy Thornhill ve Craig T Palmer tarafından yayınlanana kadar. Ne yazık ki kitap 2016 itibariyle halen Türkçeye kazandırılmış değil.


Ne var ki sözünü ettiğimiz gibi tecavüz çok “tehlikeli” bir konu ve böylesine tabu olan bir konuyu bilimsel objektivite çerçevesinde incelemeye kalkmak, birçok kişi, kurum ve çevre tarafından kaçınılmaz bir biçimde “tecavüzü normlaştırma çabası” olarak görülmektedir. Hal böyle olunca, söz konusu araştırmaları yürüten bilim insanları da “tecavüz-severler” olarak lanse edilmektedir. Halbuki gerçek, bundan tamamen farklıdır. Söz konusu bilim insanları, insan zihnini böylesine tek yönlü bir şekilde kilitleyen, son derece önemli ve kritik bir konunun kökenlerinin tespitiyle ilgilenmektedirler. Bilimin tarafsız ve güçlü dilinin, tecavüzün “Bakın doğada da var, dolayısıyla biz de yapabiliriz.” diyerek normalleştirilmesiyle alakası yoktur. Tam tersine söz konusu çalışmalarda, “Tecavüz doğada da var; ancak neden var? Nasıl sürdürülüyor ve korunuyor? Bu ve bunun gibi soruları yanıtlayabilirsek, insan zihninde tecavüzün yerine ışık tutabilir, söz konusu tabuyu yıkabilir ve toplumdan bu sorunu ayıklayabiliriz.” düşüncesi ve çabası yatmaktadır.


Her şeye rağmen konu tecavüz olunca ve yazarlar da bu olguyu evrimin bir adaptif sonucu olarak inceleyince yoğun bir feminist tepkiyle karşılaşmışlardır. Kitabın son basımlarında yazarlar kitabı “hayatımızdaki kadınlara” ithaf ettiler ve kitapta sıklıkla amacın tecavüzü anlamak olduğunu, ancak bu şekilde tecavüzün önüne geçilebileceğini vurgulamak durumunda kalmışlardır.


Evrim Ağacı olarak bilim odaklı ve tarafsız analiz yanlısı olunması gerektiği kanaatindeyiz. Her olguyu, bizi ne kadar rahatsız ederse etsin, bilim perspektifinden incelemek zorundayız. Bunu yapmadıkça, sorunların toplumdan silineceğini ummak ne yazık ki mümkün değil. Durkheim’ı intihar vakasını incelediği için, Freud’u Oidipus kompleksini irdelediği için kınayacak değiliz. Fakat yazarlar ne yazık ki aynı lükse sahip değillerdir: Kitabın önemli bir bölümü, feminist-tepkisine özel olarak değinmek ve kitabın yarısı kadar bir kısmı feminist sosyologlara cevap vermek ile geçmektedir. Bu konuya olumlu bir açıdan bakıldığında kitap, feminist sosyolojinin son 50 yıldaki argümanlarına da bir bakış atma imkanı sunmaktadır. Fakat burada bu tartışmanın detaylarına girmek istemiyoruz; zira kitap bu konuda önemli miktarda detay sunmaktadır.


A Natural History of Rape söze Darwinizm’in temel kavramlarını, doğal seleksiyonu, sonrasında da izleyen/nihai (proximate/ultimate) nedensellik ayrımını ve “özel amaçlı” ve “genel amaçlı” adaptasyonları giriş şeklinde okuyucuya aktarıyor, sonrasında ise bu metodolojinin tecavüz toplumsal vakasına uygulandığını izliyoruz. Öğrenme, kültür, gelenek gibi toplumsal katmanlar da göz ardı edilmeden incelemede dikkate alınıyor.


Tipik erkeğin kadın karakterlerin birçoğunu çekici bulması, bunun yanında tipik kadının erkeklerin çoğunu çekici bulmamasından dolayı oluşan cinsiyetler arası farklılıklar, bunun sebepleri ve nihai noktada yeniden üretim sürecinde tecavüzün erkeğin üreme amacına hizmet ediyor olması kitabın ortalarına doğru inceleniyor.


Bunun yanında tabi ki yasadışı ve karşı tarafta psikolojik travma ve sağlık bozulması oluşturan tecavüzün bu eylemi gerçekleştiren kişi için de ölüm, hapse atılma, şiddete maruz kalma riskleri içerdiği ifade ediliyor. Erkek cinsiyetinin ortalama bir üyesinin kadın cinsiyetine göre daha fazla fiziksel kuvvet sahibi olması da bu olumsuz toplumsal vakanın oluşmasına yol açan unsurlardan birisi. Atalarımızın hayatında nihai avantajın (ekstra üreme imkanı), nihai bedele (cezalandırılma) ağır basmasının ve seleksiyon baskısının atalarımızda, ve onların ardılları olarak onların genlerini taşıyan bizlerde bu davranışın düşük oranlarda kalıcı hale gelmesine sebep olduğu ifade ediliyor.


Tecavüzün bir adaptif faktör olarak ortaya çıkması gereken unsurlar:


• Erkeklerin tecavüz kurbanlarını sınıflandırması ve zayıflıklarını algılamasını sağlayan faktörler• Kadınlara cinsel erişimi sınırlı olan erkekleri tecavüze yönelten kıtlık ve psikolojik güdüleme faktörleri• Erkeğin alışılagelmiş partner etme imkanı bulunduğu durumda, tecavüz kurbanlarını normal partnerlerden daha çekici bulmalarına sebep olan faktörler• Tecavüz şeklindeki birleşme ve normal birleşme arasındaki psikolojik tatmin ve sperm sayısındaki farklılıklar.


Vurgulanan sonraki unsurlar, özellikle savaş gibi kadınların korumasız olduğu durumlarda tecavüz olaylarının artış gösterdiği, kadınların kendilerini koruma gücüne sahip olan erkekleri daha çekici bulması (fiziksel güce ek olarak statü), tecavüz kurbanlarının daha çok genç kadınlar arasından seçiliyor olması (%62 oranla 11- 29 yaş arası) gibi unsurlar…


Her ne kadar belirli bir kısmını temel kavramları açıklamak ve feminist sosyologlarla tartışmak için harcıyor olsa da, tecavüze yönelik istatistiklerin sergilenmesi, eldeki verilerin evrimsel faktörlerle ilişkisinin ortaya konulması konusunda net bir tavır bulunuyor. Mutlaka ki klasik psikiyatri yaklaşımında, güç, hükmetmek, sosyopati, empati yoksunluğu gibi birçok kavram evrimsel öğelere eklenebilir.


Fakat A Natural History of Rape’in bütün zaaflarına rağmen sağlıklı bir bakış açısıyla, negatif bir toplumsal vakaya yönelik net ve derinliği görebilen bir bakış açısına sahip olduğunu düşünüyoruz.


Hazırlayan: Cem Bulut (Evrim Ağacı Okuru)



Düzenleyen: ÇMB (Evrim Ağacı)



Kaynak: Evrim Ağacı


Haberin Devamı

Tecavüzün Doğal Bir Tarihi: Cinsel Zorlamanın Biyolojik Temelleri (Kitap İncelemesi)
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.

0 yorum:

Yorum Gönder