2012 yılında çektiği Buhar kısa filmiyle, yerli ve yabancı festivaller başta olmak üzere adından sıkça söz ettiren Abdurrahman Öner ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Buhar filmini farklı kılan unsurlardan ülkemizde kısa film sektörünün durumuna ve yeni uzun metraj projesi Ay Dede’ye kadar birçok konuyu konuştuğumuz bu söyleşiden keyif almanız dileğiyle.
Öncelikle sizi tanımamıza vesile olan Buhar filmi ile başlayalım, Buhar nasıl ortaya çıktı? Ne kadar bir süre zarfında hayata geçirildi?
Buhar; biçimin daha önde olduğu bir film. Hâliyle, hikâyeden önce biçim üzerine aklıma gelen fikirleri toparladım. Hikâye, sonrasında biçimin oluşmasıyla şekillendi. Yaklaşık olarak 5-6 ay gibi bir ön hazırlık oldu. Film 35mm ve tek plan olduğu için çok fazla prova yapmak durumunda kaldık. Zira çok fazla kayıt alma şansımız yoktu. Uzun bir prova döneminden sonra, zahmetli bir ön hazırlık sürecimiz oldu, çünkü maddi olarak filmin çok çok düşük bir bütçesi vardı.
Buhar anlattığı hikâyenin dışında çekim tekniği ile de fark yaratan bir film. Sizce alışılmışın dışındaki çekimler filme ne gibi artılar katıyor?
Biçimi oldukça önemsiyorum. Doğru bir hikâyeyi, hikâyenin gerektirdiği gibi bir çekim ile gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Genel olarak hepimizin heybesinde farklı ve güzel hikâyeler olabilir, ama yaptığımız işi sinema yapan şeyin bu yönetmenlik dokunuşu olduğunu düşünüyorum.
Buhar filminin dikkat çeken unsurlarından biri de sahnelerden tanıdığımız Reha Özcan. Onu bir kısa film için ikna etmeniz kolay oldu mu? Biraz o dönemden bahseder misiniz bize…
Oyuncularımız Banu Fotocan ve Reha Özcan’ı, Tepenin Ardı (2012) filminden tanıyorum. O filmde ikinci reji olarak çalışmıştım. Onlara böyle bir senaryo ile gittiğimde oldukça sıcak karşıladılar. Çok yoğun programlarına rağmen, kısa film provası için oldukça zaman verdiler. Bu yönden şanslıydım diyebilirim.
Tanınmış oyuncuların zaman zaman kısa metrajlarda yer aldıklarını görüyoruz. Sizce ekranlardan aşina olduğumuz isimlerin kısa filmlerde oynaması, kısaların popülerliğini etkiliyor mu veya ne gibi bir getirisi-götürüsü oluyor?
Deneyimli oyuncuların kısa filmlerde olmasının artı yanlarından birisi, oyuncu yönetmekte zorlanan, belki de ilk defa film çeken birisi için, doğru oyunculuğu almak ve daha az çaba sarf etmek demektir. Ama bu dezavantaja da dönüşebilir. Zira oyuncu, yönetmenin dünyasına ve yeterliliğine inanmazsa, doğru oyun yerine kendi dikte ettiği oyunu oynayabilir. Popülerlik olarak çok fazla bir getirisi olduğunu düşünmüyorum. İyi film iyidir, kötü de kötü.
Buhar; gerek anlatısıyla, gerek ise kazandığı ödüllerle büyük bir kesim tarafından başarılı bulunan bir film. Siz bu bağlamda Buhar’ın başarısını neye bağlıyorsunuz?
Çok bilindik bir hikâyeyi, farklı bir biçim ile anlatmasının önemsendiğini düşünüyorum.
Ülkemizde özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte çok fazla kısa filmin üretildiğini görüyoruz. Ancak çoğu genelde başarışız olup unutuluyor. Siz bu bağlamda bir kısa filmin başarılı olabilmesi için kat etmesi gereken yolları nasıl ifade edersiniz?
Bir filmin başarılı olabilmesi için önce filmi yapan kişinin, o filme hak ettiği saygıyı duyması gerektiğine inanıyorum. Özenin az olduğu işler maalesef ilk silinecekler listesinde oluyor. Bir filmin fikir aşamasından, ilk gösterimine kadar geçen sürede, film için gerekli mesainin yapılması gerektiğine inanıyorum.
Hemen buna ek olarak şunu da sormak istiyorum: Özellikle üniversite öğrencileri tarafından bu kadar çok kısa film üretilirken, çoğunun başarısız olmasının nedeni özensizlik mi yoksa kısa film ile ilgili hâlâ kavranmayan bir nokta mı var?
Bu bakış açısıyla, filmleri kısa, uzun, belgesel vs. olarak ayırmak çok da uygun değil. Uzun metraj için gösterilen hassasiyet aynı şekilde kısa film veya belgesel için de gösterilmeli. Kısa filmin, uzun filmden tek farkı süresidir. Amaç bir hikâye anlatmak veya bir duyguyu seyirciye hissettirmek ise, aynı özeni göstermekten kaçınmamalı. Yönetmen, iyisiyle kötüsüyle yaptığı her işin altına imzasını atmaktadır. Şahsen insanlara göstermeye utanacağım bir işe imza atmak istemem.
Sizce ülkemizde kısa film alanı bir sektör hâlini alabilecek mi yoksa kısadan uzuna geçmek için bir basamak olarak kalmaya devam mı edecek? Buna ek olarak ülkemizde kısa metrajın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Maalesef ülkemizde kısa filmin bir sektör olabilme ihtimalini yakın gelecekte görmüyorum. Kısa film yönetmenleri keşke kısa filmi bir basamak olarak görse. Uzun metraj öncesi çokça ürün ortaya koyup, uzun metrajda deneyimleyemeyecekleri şeyleri kısalarda deneseler. Her bir kısayı, uzunun bir provası gibi görseler ve o özende filmler yapsalar. Kısa metrajın satış gibi bir alanı da maalesef yok ülkemizde. Dolayısıyla, zihniyet farklılaşmadığı sürece bir değişim beklemek gereksiz romantizm olur.
Son yıllarda birçok kısa film festivalinde jüri üyeliği de yaptınız. Bu festivallerde kısa filmlerle ilgili gözünüze çarpan en büyük noksan neydi?
Her yıl ortalama 400 civarı kısa film çekiliyor. Festivallerde ise aşağı yukarı 10 film sabit bir şekilde dolaşıyor. Bu 10 filmden ise her yıl bir veya iki film ön plana çıkıyor. Bazen maalesef o da çıkmıyor. İnanın 10 filmi finalist yapmak çok zor. Yeterli seviyede 10 film bulabilmek çok zor. Bu şu anlama geliyor. 400 yönetmenin sadece 3-5 tanesi işini ciddiye alarak film yapıyor. Belki de en büyük noksan budur.
Biraz kısadan çıkıp uzun metraja geçelim. Ay Dede isimli uzun metraj projeniz için kültür bakanlığından fon kazandığınızı duyduk. Öncelikle hayırlı olsun dileklerimizi iletiyoruz. Peki, bize biraz bu projeden bahseder misiniz? Bizi nasıl bir film bekliyor ve ne zamandır üzerinde çalışıyorsunuz?
Öncelikle teşekkür ederim. Ay Dede yaklaşık 8 yıl önce yazılmış bir hikâyeden yola çıkıyor. Yani uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bir proje. Filmin hikâyesi oldukça akışkan bir yapıya sahip. Kendi içerisinde birçok döngü içeriyor. Seyircinin kesinlikle kopmadan izleyeceği bir iş yapmak niyetindeyiz. Biçimsel olarak farklı çekimler düşünüyoruz. Çekilmesi oldukça zor planlara sahip bir film. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız.
Bu filmin bitiş süresini hangi tarihler olarak planlıyorsunuz? İzleyiciler Ay Dede ile ne zaman buluşacak?
Filmi 2017 yılı içerisinde bitirmeyi umut ediyoruz. Muhtemelen 2018 başlarında izleyici karşına çıkacaktır.
Buhar filmindeki uzun tek plan çekimlere bu filmde de rastlayacak mıyız?
Filmde, Buhar da olduğu gibi uzun tek plan çekimler olacak. Ama filmin ritmi tamamen bu ölçüde ilerlemeyecek. Daha hızlı kesmelerin olduğu sekanslar ağırlıklı olacak. Buhar filmi, atmosfer olarak bu tarz bir anlatımı kaldırıyordu. Ama Ay Dede filmi yer yer kapalı bir hikâyeye sahip olsa da, özünde bir çocuk hikâyesi. Daha renkli. Dolayısıyla sabit bir anlatım biçimine takılıp kalmadan, filmin ve sekansın gerektirdiği duyguya ait bir anlatım biçimi göreceğiz.
Son olarak sinemaya yeni adım atmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?
Ben sinemaya adım atmadan çok fazla okudum ve çok fazla izledim. Hatta lisede lakabım arşivciydi. Üniversiteye geldiğimde ise, ödev olarak verdikleri kitapları zaten okumuştum. (O yüzden bol bol tembellik ettim.) Çok okumanın ve özellikle izlemenin ben faydasını gördüm. İzlerken, “Ben olsam nasıl çekerdim?” diye düşünerek izledim hep. Tavsiyem de yine bu yönde olur.
Abdurrahman Bey, çok teşekkürler yeni projelerinizde başarılar dileriz…
Kaynak: Fil’m Hafızası
Haberin Devamı
Kısadan Uzuna Doğru Bir Söyleşi : Abdurrahman Öner
0 yorum:
Yorum Gönder