Geçmişten bugüne ‘Kırmızı Kitap’

Türkiye’nin güvenlik maddelerinin yer aldığı, 1972′den beri var olan ve ‘belli aralıklarla’ güncellenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne bugüne kadar kimler ‘iç ve dış tehdit’ oldu?


Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, 1995’in Ağustos ayında gazetecilere verdiği bir brifingte ilk kez ‘kırmızı küçük kitap ’ sözünü kullandığında, pek kimsenin dikkatini çekmemişti. Ta ki, Mersin Milletvekili Fikri Sağlar bir soru önergesi ile devletin ‘kırmızı kitap’ adında gizli bir anayasası olup olmadığını sorana kadar…


Ve kamuoyu ilk defa 1972’den beri var olan, MGK’da hazırlanan, belli aralıklarla güncellenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin (MGSB) iç ve dış politikanın sınırlarını ‘kırmızı çizgilerle’ belirlediğini öğrendi. Nasıl uygulandığını ise 28 Şubat sürecinde çok yakından gördü. ‘Kırmızı kitabın’ sadece siyaseti değil; hukuku, eğitimi, kültürel iklimi de gerektiğinde nasıl dizayn edebildiğine tanık oldu.


Bugünlerde ‘kırmızı kitap’ yine gündemde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta net bir şekilde Fethullah Gülen cemaatini kastederek ‘paralel yapının’ da artık bu kitapta bir tehdit olarak yerini alacağını açıkladı. Dün yapılan MGK toplantısında da 10.5 saat sürerek bir rekor kırıldı.


‘Paralel yapı’nın Cumhurbaşkanı’nın kastettiği gibi ‘kırmızı kitaba’ girip girmediği, MGSB’de yapılan değişikliklere dair açıklama yapılınca görülecek. Girerse de 2005’ten sonra Gülen cemaati bu kez farklı bir adlandırmayla da olsa bir kez daha ‘kırmızı kitap’ta anılmış olacak.


Peki bu 42 yılda ‘kırmızı kitaba’ kimler girdi, kimler çıktı?


1972: İÇTE SOL, DIŞTA RUSYA


Resmi adıyla MGSB ilk kez 1972’de hazırlandı. 78 sayfadan oluşan belgede ‘iç ve dış düşman’ tanımları belirleyici olsa da ekonomik, kültürel, sosyal pek çok başka alandan da öngörüler, riskler ve hedefler vardı. Soğuk Savaş’ın bu ilk ‘kırmızı kitabında’ kısmen ‘sağ’ hareketler de yer alsa bile asıl tehdit ‘Rusya destekli sol örgütler’di. ‘Sol’ ile bağlantılı görüldüğünden Alevi kesimi, azınlıklar kontenjanından Ermeni ve Rumlar içerideki riskler olarak sıralanıyordu. Baş dış tehdit Rusya, peşi sıra da Yunanistan, İran ve Suriye sıralanıyordu.


1981: İÇTE KÜRT-ASALA, DIŞTA İRAN-YUNANİSTAN


12 Eylül darbesi sonrasında MGSB’de ilk ciddi değişiklik yapıldı. Cezaevlerine tıkılan ‘sol’ iç tehditte ilk sıradan düştü. Yerini Kürtler alırken, ASALA üzerinden hem iç hem dış tehdit kategorisinde Ermeniler yine üstlerdeydi. Dış risk olarak ise İran öne çıktı. Yunanistan bu dönemde değişmez ‘dış risk’ti zaten ve iç kamuoyunda da Yunanistan ile gerilim her daim gündemdeydi.


1992: İÇTE PKK , DIŞTA SURİYE


1992’de Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde ‘kırmızı kitap’ bir kez daha elden geçirildi. Soğuk Savaş konsepti artık geride kaldı. ASALA’nın da bitmesiyle iç tehditte ilk sıra bu kez PKK’ya geçti. PKK’ya destek verdiği düşünülen Suriye dış tehditler arasında ilk sıraya çıktı. Rusya ve Yunanistan da yerini korudu. Bu dönem yapılan en dikkat çekici değişiklik ise Arap ülkeleri ile daha sıcak ilişkiler kurulması gerektiğine dair vizyondu. Bir başka düzenleme belgenin bundan sonra 5 yılda bir yenilenmesi tavsiyesiydi.


1997: İÇTE İRTİCA, DIŞTA YUNANİSTAN


‘Kırmızı kitabın’ popüler olduğu yıllar ise elbette 28 Şubat dönemidir. Meşhur MGK toplantısıyla birlikte 1 Kasım 1997′de baştan sona MGSB değiştirildi. İrtica iç tehditlerin ilk sırasına yerleşti. PKK ve ardından da aşırı sol örgütler sıralandı. İran, irtica ile bağlantılı olarak belgede önemli bir yer tutsa da dış tehditte Yunanistan’ın ilk sıraya çıkması dikkat çekiciydi. Nitekim adalar sorunu ve 12 mil meselesi savaş sebebi sayılıyordu.


2001: İÇTE İSLAMİ VE BÖLÜCÜ TERÖR, DIŞTA IRAK


MGSB’de 2001’de bir revizyona gidildi. Bu revizyonun gerekçesi ise Türkiye’nin “çevresindeki tehdit algısının değişmesi’ydi. En önemli değişiklik Suriye’nin ‘birincil tehdit’ olmaktan çıkarılmasıydı. Buna karşılık Irak’ın geleceğinin savaş sonrasında büyük bir belirsizliğin içine girmesi, İran’ın nükleer yetenek kazanmaya çalıştığı yolundaki istihbarat bilgiler gerekçe gösterilerek iki ülke dış tehditte ilk sıralara çıkarıldı. Yunanistan konusunda ise ciddi bir yumuşamaya gidildi. İç tehditte PKK yine yer alırken, 11 Eylül saldırısından dolayı “İslami köktendinci terörün” tırmanışına özellikle dikkat çekilerek ‘bölücü terörle İslami terör’ eşit derecede öncelikli tehdit sayıldı.


2005: İÇTE İRTİCA-PKK-AŞIRI SOL, DIŞTA İRAN-IRAK


2005’teki MGSB değişikliği ise biraz sancılı oldu. AK Parti hükümetinin ‘irtica’nın hâlâ tehdit olarak görülmesi ve 28 Şubat kararlarının devam ettirilmek istenmesine yönelik rahatsızlığı kamuoyuna yansıdı. Ve belgedeki değişiklikler 20 Mart 2006’da ancak onaylanabildi. İç tehditte bir önceliğe yer verilmeden ‘irtica, bölücülük ve aşırı sol’ eşit düzeyde sıralandı. Ancak burada dikkat çeken değişim, önceki belgelerde bir şekilde kendine yer bulan ‘aşırı sağ’ 2005’teki değişiklikte tamamen çıkarıldı. Solda ise ‘ılımlı sol’ tanımı yapılarak ‘ulusalcı sol’un tehdit olmayacağına işaret edildi. Ermeniler, Rumlar ve Süryaniler de bu dönemde dışarı ile bağlantılı iç tehdit statülerini korudular!


2010: İÇTE ETNİK VE KÖKTEN DİNCİ TERÖR, DIŞ BELİRSİZ


2010’daki değişiklik ise ‘kırmızı kitabın’ kendi tarihi bakımından bir ‘demokratikleşe’ sayılabilir. Zira ilk kez tehdit konusunda doğrudan, ayrıntılı, belli bir kimliği veya inancı işaret etmeden tarif yapıldı. İç ve dış ayrımı da yapılmadan sadece ‘etnik ve kökten dinci terör’ tabiri kullanılırken 42 yılda ilk defa hiçbir ülkenin adı ‘dış tehdit’ veya ‘riskler’ başlığı altında sıralanmadı.


(Radikal)


Haber Kaynağı: Rahatsız


Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.

0 yorum:

Yorum Gönder