Doç. Dr. Murat Dinçer, elektromanyetik radyasyonun oluşmasına sebep olan teknolojik ürünlerin günlük yaşamda yoğun olarak kullanıldığını belirtti. Yüksek gerilim hatları, TV ve bilgisayarlar, FM ve TV vericileri, mikrodalga fırınlar, mobil telefonlar, mobil telefon baz istasyonları, kablosuz telefonlar, uydu antenleri ve verici antenler, radar antenleri, bluetooth, kablosuz internet, kablosuz ses ve görüntü sistemlerin elektromanyetik radyasyon havuzunu oluşturduğunu anlatan Doç. Dr. Dinçer, “Cep telefonları haberleşme dışında fotoğraf, video gibi multimedya özellikleri ile günlük yaşamımızın en derinlerine yerleşmiş durumda. Günümüz coğrafyasında; sosyal paylaşım sitelerine, e-mail ve internet ortamına anında ulaşım olanağı ile bu teknoloji yemek içmek gibi en temel gereksinimlerden birisi olarak algılanmakta. Bununla beraber cep telefonu kullanımının çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceği korkusu da yaygın olarak görülmekte. Bu sağlık endişeleri içerisinde belki de en ciddi olanı cep telefonlarının kansere neden olduğu konusundaki inanıştır. Bugüne kadar cep telefonları ve baz istasyonları ile kanser arasındaki ilişkinin incelendiği çok sayıda bilimsel çalışma yayınlanmış, ancak bu yayınların sonuçlarının birbiriyle çelişkili sonuçlar verdiği görülmüştür. Yani bugüne kadar bu konuda olumlu ve olumsuz sonuçların bildirildiği çok sayıda yayımlanmış çalışmaya rastlamak mümkündür. Dolayısıyla zararlı etkileri konusunda net olarak fikir sahibi olmadığımız bu cihazları dikkatli kullanmamız gerekmektedir” dedi. BAZ İSTASYONU SAYISININ ARTIŞINDAN DA ÇOK FAZLA RAHATSIZ OLMAYA GEREK YOKTUR “İyonize olmayan elektromanyetik alan” teriminin, 300 GHz ve altındaki frekansa sahip olan elektromanyetik bileşenleri tanımladığını, cep telefonlarının yaydığı radyasyon, X ve Gamma ışınlarından tamamen farklı olduğunu anlatan Doç. Dr. Dinçer, şunları söyledi; “Düşük frekanslı yani non-iyonize elektromanyetik dalgalar maddelerde kimyasal bağları koparacak büyüklükte bir enerji içermemektedirler. Yeterli enerjiye sahip olmamaları dolayısıyla iyonlaştırıcı özellikleri bulunmamaktadır. Bu özellikleri nedeniyle düşük frekanslı elektromanyetik alana sahip bileşenlerin dokuda biyolojik bir etkileşime neden olma olasılıklarının düşük olduğu, yani kanser oluşturma olasılığının düşük olduğu düşünülmektedir. Canlı bir dokunun elektromanyetik enerjiyi soğurma hızı Özgül Soğurma Hızı (SAR: Specific Absorption Rate) olarak tanımlanmaktadır. SAR ölçülebilir olup kilogram başına watt cinsinden ifade edilir. Dünya Sağlık Örgütü cep telefonu kullanımı için üst sınıra yakın olan 0,1 w/kg SAR değerini tavsiye etmektedir. Bu değerin üzerindeki cep telefonlarının kullanımı önerilmemektedir. Baz istasyonu antenlerinin arka yüzlerinde, yukarı veya aşağı yönlerde önemli sayılabilecek bir elektromanyetik radyasyon yoktur. Bu yüzden, etrafındaki binaların içinde ve yan yüzeylerindeki elektromanyetik alan şiddeti normalde çok düşüktür. Baz istasyonlarının artmasıyla birlikte, her istasyonun üstlendiği iş hacmi azalır. Böylece aygıtlar hiçbir zaman tam kapasite ile çalışmak zorunda kalmaz. Bu da daha az radyasyonun açığa çıkması anlamına gelir. Aslında buradan hareketle de baz istasyonu sayısının artışından da çok fazla rahatsız olmaya gerek yoktur.” UYGUN ‘SAR’ DEĞERİNE SAHİP CEP TELEFONU SATIN ALIN Cep telefonu kullanırken dikkat edilmesi gereken ilk noktanın, uygun ‘SAR’ değerine sahip cep telefonu satın almak olduğunu belirten Doç. Dr. Murat Dinçer, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Mutlaka bu değer öğrenilmeli ve uygun olmayan cihazlara rağbet edilmemelidir. Telefonla konuşma süreleri mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır. Kulaklık ya da hands free özellikli telefon kullanımı elektromanyetik etkilenimi azaltmaktadır. GSM operatörlerinin yaptığı bedava konuşma kampanyaları telefon kullanım sürelerini artırmakla birlikte, cep telefonunun bir haberleşme aygıtı olduğu unutulmamalı ve bu cihazlar amaçları dışında sohbet için kullanılmamalıdır. Açık olan her cep telefonu (Stand by) belirli aralıklarla içerisinde bulunduğu hücrenin baz istasyonuna “ben buradayım” sinyali gönderir. Gün boyu üzerimizde taşıdığımız telefonumuzdan akşam olup eve geldiğimizde uzaklaşmamız gerekmektedir. Cep telefonunun gece yatarken başucunda bulundurulması ve çalar saat olarak kullanılması son derece yanlış bir tutumdur. Her evde eskiden olduğu gibi bir çalar saat bulunması gereklidir. Çocukluğumun derinliklerinde, yemlerini gagalayan tavukların olduğu çalar saatler hala rüyalarımı süslüyor. Bizim çocuklarımız da çalar saat kullanmayı öğrenmeliler ve cep telefonu ile uyanmamalılar diye düşünüyorum. Sözlerimi cep telefonu çalar saat değildir, baş ucunuzda bulunmamalıdır, her eve bir çalar saat gereklidir diyerek noktalamak istiyorum.”
Cep telefonlarına dikkat
03:19
cep telefonu
,
Dünya Sağlık Örgütü
,
habergaraj
,
Sağlık
,
SAĞLIK haberleri
,
SAR ölçülebilir
Edit
0 yorum:
Yorum Gönder