Makro Avm Salonu’nda yapılan programın ev sahipliliğini İlim Yayma Kırıkkale Şubesi ile Ribat Fm yaptı. Kur’an’ı Kerim tilaveti ile başlayan program, İlim Yayma Cemiyeti Şube Başkanı Enver Kılıç’ın selamlama konuşması ile devam etti. Kılıç, projenin önemine dikkat çekerek, bu tarz programların Sahabe’yi tanımamıza vesile olacağını söyledi. İKİNCİ EBÛ EYYÜB EL-ENSARÎ Daha sonra kürsüye davet edilen Siyer Vakfı Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım Hoca, Sahabe’nin rehberiyetine dikkat çekerek konuşmasına başladı. “Takva Mescidi’nin Sahibi: Külsüm b. Hidm” başlığında, pek tanınmayan bir Sahabî olan Kuba Mescidi’nin sahibi, Külsüm b. Hidm’in şahsiyeti ve hayatı hakkında bilgiler verdi. Yıldırım, Hz. Külsüm’ün özelliklerine dair şunları söyledi: “O, Ebû Eyyüb el-Ensarî gibi Mihmandar-ı Nebî’dir. O, Erkam b. Ebî’l-Erkam gibi evi ile tarihe geçen bir bahtiyardır. O, Hz. Ebû Bekir gibi kıyamete kadar amel defterini kapatmayacak olan çok büyük bir infak kahramanıdır. O, Hz. Hamza gibi, büyük bir dağı sinesinde saklayan bir yiğittir. O, Es’ad b . Zürare gibi Yesrib’i Medineleştiren, ama gül devrini görmeden/göremeden Rabbisine yürüyen, önden giden atlılardan biridir.” KUBA MESCİSİ: TAKVA MESCİDİKonuşmasına Külsüm b. Hidm’in hayatının çeşitli sayfalarını anlatarak devam eden Yıldırım, onun nasıl Müslüman olduğunu, nasıl Muhacirlere evini açtığını, bu yaptığı amelden nasıl Hz. Peygamber’in (sas) memnun olduğunu ve hicret ettiğinde onun evine misafir olarak gittiğini anlattı. O günlerde inşa edilen Kuba Mescidi içinde şöyle dedi: “Külsüm b. Hidm, o nasipli insan, o büyük insan, o büyük tüccar; niçin bunları söylediğimi söyleyeceğim; evinin hemen bitişiğindeki arsayı Allah yolunda infak etmek istedi. Dedi ki: “Ya Resulullah! Benim arsamın yanında Amr b. Avf oğullarına ait küçük bir bahçe var; hurma kurutma alanı olarak kullanılıyor orası, Ebû Huzeyfe’nin kölesi Salim orayı mescid olarak edinmiş, orada bize namaz kıldırıyor, ama ben istiyorum ki, bu arsamı Allah yolunda infak edip, orayı mescid haline getireyim olur mu?” Efendimiz (sas) zaten böyle bir vesile istiyor; çünkü İslam toplumunun kalbi mescittir, camidir; o olmazsa hiçbir şey olmayacaktır. Bunun üzerine Efendimiz (sas): “Olur tabi, haydi gidip taş getirin, hemen bu hayra başlayalım” diye sahabeye emir verir. Ashab gider, Medine’nin dışından taşlar getirirler. O ara Efendimiz (sas) eline bir çubuk alır ve mübarek elleri ile Kuba Mescidi’nin temellerini çizer. Şuradan şuraya der; temeller kazılır. Temele ilk taşı Efendimiz (sas) koyar; sonra Ebû Bekir koysun der; o koyar; sonra Ömer koysun der; o koyar; sonra diğerleri koyarlar. Efendimiz (sas) kendisi bizzat bu mescidin temellerinde çalışır. Mescid bir iki günde biter, öyle bugünün mescitlerine benzemez tabi; çok basit bir yapıdır, çatısı falan da yoktur; hurma lifleri ile üstleri kapatılmıştır. Bu yapı Es’ad b. Zürare’nin ve Sa’d b. Hayseme’nin evlerinin hizmetini saymazsak, Medine’de yapılmış ilk mescittir. Onlarınki evdir, ama bu yapı mescit olarak inşa edilen ilk mescittir. İşte bu mescit Tevbe Sûresi’nin 109. ayetinde anlatılan Takva üzere inşa edilen, tesis edilen mescittir. Kur’an’ın övdüğü, taltif ettiği yerdir. Kıyamete kadar gelecek olan tüm mescitlerin anası, öncüsü ve rehberi olan mescittir.” 100 YILLIK KOCA BİR ÇINAR: HZ. KÜLSÜMHz. Külsüm’ün Efendimiz (sas) ile olan bazı hatıralarını da dinleyicilerle paylaşan Muhammed Emin Yıldırım Hoca, onun 100 yıllık ömrünü nasıl büyük bir hayır ile neticelendirdiğini, nasıl Hz. Hamza’ya, Ensar olarak kardeş kılındığını, kısa ama bereketli iman hayatı ile nasıl derin bir iz bırakarak ebedi âleme yürüdüğünü örneklerle anlattı. Konuşmasını Hz. Külsüm’ün üzerinden alınması gereken mesajlarla nihayete erdirdi. Yıldırım’ın dinleyenlerle paylaştığı mesajlardan bir tanesi şöyle idi: “Beklentisizlik risalet davasının en temel ilkelerinden biridir. Ekeceksin toprağa tohumu, ama asla mahsul hesabına girmeyeceksin. Bu önemli ilkeyi hayatına hakim kıl ki, senden önce bu zorlu yollarda yürüyen büyüklerin ayak izlerine, izini kavuşturabilesin.”
Kaynak: Haber7
0 yorum:
Yorum Gönder