2 Ağustos 2016 İngiltere basın özeti


Image copyright Getty Images Financial Times, başyazılarından birinde “Türkiye’deki tasfiye dalgasının darbecilerin ötesine geçtiğini” söylüyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yeni bir ulusal uzlaşma şansını harcadığını” savunuyor.


Gazete 2002’den bu yana üç seçim kazanan ve 2014’te seçimle cumhurbaşkanı olan Erdoğan’a karşı darbenin başarısız olmasının kutlanması gereken bir şey olduğunu söylüyor.


Türkiye’nin müttefikleri ve Erdoğan’ın siyasi muhaliflerinin “demokrasi saatini geri çevirmek isteyen ordudaki bir fraksiyonun şiddet dolu girişimi” karşısında cumhurbaşkanının yanında durduğunu yazan gazete, hem Erdoğan destekçilerinin hem de muhaliflerinin, darbeye karşı sokaklara çıktığını ve bunun “kutuplaşmış bir ülkede nadiren görülen bir ulusal birlik ifadesi” olduğunu vurguluyor. Gazete şöyle devam ediyor;



“Erdoğan’ın verdiği tepkinin ölçüsü ve derinliği, yeni bir ulusal uzlaşma yaratma şansını harcıyor ve Türkiye’nin NATO ve AB’deki müttefiklerini yabancılaştırıyor. Neredeyse 70 bin kişi tutuklandı, görevden alındı ya da kovuldu. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, darbeden Fethullah Gülen’in takipçilerini sorumlu tutuyor. Gülen’in gizli şebekesinin çok sayıda öğrencisi de buna katılıyor. Gülenciler Türkiye’de polis, yargı, istihbarat ve silahlı kuvvetlerde güçlenmek için onyıllar harcadı. Neo-İslamcı AKP’nın karşıtı laikler Erdoğan’ı bu sızma konusunda uyardı. Ancak bu şebekeleri orduyu etkisizleştirmek için kullanışlı bir araç olarak gördü. Ama şimdi Gülencilerin AKP’nin ısrarıyla ordudan atılan generallerin yerine kendi askeri kadrolarını koydukları çok açık.”


‘Tüm muhalefeti susturma aşamasına geçti’ Ancak gazete yine de “tasfiyelerdeki sayıların Erdoğan’ın asi paralel devleti ortadan kaldırmanın ötesine geçip, tüm muhalefeti susturmak aşamasına geçtiğini gösterdiğini” yazıyor. Gazete 160’tan gazla generalin suçlandığını, üç binden fazla yargıç ve hâkimin görevden alındığını ve bunlara cumhurbaşkanının “ölçüsüz iktidar uygulamaları önündeki tek kurumsal dizgin” diye tanımladığı Anayasa Mahkemesi’nin de dahil olduğu kaydediliyor.


Image copyright Getty Images Yazıda “Öğretmenlerin, akademisyenlerin, gazetecilerin ve memurların da ağa takıldığı” belirtiliyor.


Gazete ayrıca “tehditkar İslamcı ve aşırı milliyetçi kalabalıkların AKP düşmanı olarak gördüklerine saldırdıklarını ve insan hakları örgütlerinin gözaltındakilere işkence ve tecavüz edildiği yönünde açıklamalar yaptıklarını” söylüyor.


‘Putin’e benzeyen başkanlık sistemi’ Bazı karşıtlarının, Erdoğan’ın demokrasiyi amaca giden bir araç olarak kullandığını iddia ettiğini yazan gazete 2013’teki kitlesel gösterilerden bu yana Erdoğan’ın otoriterleştiğini ve parlamenter sistemi Vladimir Putin’e benzeyen bir başkanlıkla değiştirmeye niyetli olduğunu belirtiyor. Gazetenin başyazısı şu satırlarla sona eriyor;


“Ankara’nın müttefiklerinin elinde fazla bir koz yok. AB, Suriyeli mültecileri tutması için Türkiye’ye bağımlı. ABD ve NATO Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı savaş için Türk hava üslerine bağımlı. Bu arada Erdoğan gelecek hafta Suriye konusundaki soğukluğa son vermek için buluşacak. Türkiye’nin müttefikleri, işkence gibi hak ihlalleri konusunu savsaklamadan, Erdoğan’a bu çeşitlilik arz eden ülkede yeni bir siyasi sözleşme yapma şansını yakalaması çağrısı yapmalı. İstanbul’da Kasım’da yapılması planlanan NATO Parlamenterler Asamblesini iptal etmeyi konuşmak için erken. Ancak Erdoğan’ın muhalefeti, milliyetçileri ve sosyal demokratları içine alarak ancak Kürt yanlısı koalisyonu dışarıda bırakarak seçici bir şekilde ele alması, bu varoluşsal krizde bile Türkiye’nin demokratik geleceğinden çok, kısıtlanmayan bir başkanlık konusundaki hırsına odaklandığını gösteriyor.”


Gazetenin Türkiye’yle ilgili bir diğer haberinde de, NATO üyelerinin NATO Parlamenterler Asamblesi toplantısının Kasım’da İstanbul’da yapılacak olmasından kaygı duyduğu belirtiliyor.


İstanbul’daki NATO toplantısı Gazetenin Savunma ve Güvenlik Editördü Sam Jones’un imzasını taşıyan haberde “Bazı nüfuzlu NATO üyesi ülkelerin parlamento heyetleri, Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefete baskısının ardından Türkiye’yi ittifakın parlamenter asamblesi toplantısı için uygun bir yer olarak görmüyor” deniyor.


“Üyelerin Erdoğan’ın darbe girişimini tüm muhalefeti ezmek için kullandığından kaygılandığı” vurgulanırken, bazılarının da “darbe girişiminden bu yana Türkiye ve Rusya arasında başlayan yeniden yakınlaşmadan endişelendiği” söyleniyor.


Kaygılara rağmen, Kasım’da İstanbul’da yapılması planlanan toplantı için hazırlıkların devam ettiği geçen hafta da Türk parlamentosu heyetinin muhataplarına, dayanışma gösterisi için toplantının yapılmasını isteyen bir mektup yazdığı kaydediliyor.


Haber şöyle devam ediyor;


Image copyright Reuters “NATO ve Rusya arasındaki ilişkiler gerginken, Akdeniz’de derinleşen bir göç krizi varken ve ittifakın IŞİD’la savaşa daha yoğun bir katılımı söz konusuyken, Türkiye hassas ve önemli ittifak üyelerinden biri. ABD’nin Suriye’deki Kürt milislere desteği nedeniyle soğuyan Ankara-Washington ilişkileri ve göç meselesi yüzünden gerilen Türkiye-Almanya ilişkileri NATO diplomatlarının işini zorlaştırdı. Darbe girişimi ve hükümetin verdiği tepki durumu daha da kötüleştirdi.”


Almanya ve Türkiye arasındaki gerilim Financial Times dünya haberleri sayfalarında son dönemde Türkiye ve Almanya arasında yaşanan gerilimi haberleştirmiş.


Gazete Almanya’nın Ankara’nın Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı tanınmaması halinde AB’yle yapılan mülteci anlaşmasından çekilme tehdidine “şantaja boyun eğmeyeceğiz” yanıtını verdiğini yazıyor.


Financial Times aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln’deki demokrasi yanlısı eyleme video bağlantısıyla konuşma yapmasına izin verilmemesinin de iki başkent arasında sorun yarattığını bildiriyor.


Gazete Berlin’in 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki tasfiyelerde duyduğu kaygıyı dile getirdiğini belirtiyor. Türkiye’nin de Berlin’i darbe girişimini yeterince sert bir şekilde kınamamakla suçladığı aktarılıyor.


Image copyright Getty Images Financial Times, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine yaptığı açıklamada Türk vatandaşlarına belirli bir tarihten itibaren vize serbestisi getirilmemesi halinde, Türkiye’nin mülteci anlaşmasından çekilmek zorunda kalabileceğini söylediğini hatırlatıyor.


Alman Başbakan Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti lideri Sigmar Gabriel’in ise Almanya’nın “şantaja uğramasına izin verilmemesi gerektiğini” söylediğini yazan gazete Gabriel’in ayrıca Ankara’ya anlaşmanın üzerine düşen kısmını yerine getirme çağrısı yaptığını bildiriyor.


Gabriel’in “Vize serbestisi olup olmayacağı Türkiye’ye bağlı. İdam cezasını geri getirmeye hazırlanan bir ülke kendisini Avrupa’dan o kadar çok uzaklaştırıyor ki, bütün katılım müzakereleri anlamsız hale geliyor” dediği belirtiliyor.


‘Türk pazarında değiliz’ İktidardaki koalisyonun büyük ortaığı CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi CSU’nun Genel Sekreteri Andreas Scheuer’in de Türk vatandaşlarına vize serbestisinin söz konusu bile olamayacağını söylüyor. Scheuer “Tehditler ve ültimatomlar Erdoğan’ın Türkiye’sinin yeni tarzı. Konu vize serbestisi için yerine getirilmesi gereken 72 kritere gelince Türk pazarında değiliz” diyor.


Türkiye ve Almanya arasındaki gerilimi Times da sayfalarına taşımış.


Haberin altında Almanya’daki Türkleri ele alan bir analiz yazısı da var. “Türkler Almanya’da hala yabancı hissediyor” başlıklı yazıda Türk işçilerin 1960’lı yıllarda Almanya’ya gitmeye başladığı hatırlatılıyor. Yazı şöyle devam ediyor;


‘Cem Özdemir ve Mesut Özil istisna’ “Bu uzun tarihe karşın, Türkler’in çok büyük bir çoğunluğu Alman kimliğini hissetmiyor. Berlinli bir araştırma şirketinin çalışmasına göre Türklerin sadece yüzde 15’i Almanyayı Türkiye’den çok vatanları olarak kabul ediyor. Bu oran 2009’da altı puan daha fazlaydı. Köln’deki gösteride çarpıcı bir an vardı. Mikrofondaki kişi kalabalığa “Biz Almanyayız” sloganı atılmasını istediğinde tekbir getirerek yanıt verdiler. Araştırmacılar genç Türkilerin Almanya’da mahrum bırakıldıkları kimliği oluşturabilmek için daha da dindarlaştığını söylüyor. Almanya’daki Türklerin dörtte üçü Alman vatandaşı değil. Alman yasaları, 18 yaşından büyüklere çifte vatandaşlığı yasaklıyor. Büyük şehirlerde eczaneler, doktorlar, süpermarketler, restoranlar ve barların Türk olduğu paralel toplumlar oluştu. Çok sayıda Türk tüm yaşamlarını Türk televizyonları izleyerek, Türk radyoları dinleyerek ve Türk gazeteleri okuyarak bir balonun içinde yaşıyor. Yeşillerin Eş Başkanı Cem Özdemir ve Mesut Özil’e başarılı entegrasyonun örnekleri olarak bakmak yanlış olur. Onlar istisna ve öyle de kalacaklar gibi görünüyor”


Kaynak: BBC Türkçe


Haberin Devamı

2 Ağustos 2016 İngiltere basın özeti
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.

0 yorum:

Yorum Gönder