Türk siyaseti 2011’de özel hayata dair kaset iddialarıyla sarsıldı. Önce CHP lideri Deniz Baykal, ardından bazı MHP yöneticileri art arda istifa etti. Onlarla birlikte istifa eden birkaç isimden biriyse 9 yıl MHP Genel Başkanı’nın en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Genel Sekreter Cihan Paçacı’ydı. MHP’li bir aileden gelen Paçacı, bugün aktif siyaset yapmıyor ancak bir çok siyasi ile temas halinde, ilişkileri devam ediyor. Paçacı, tecrübeli bir siyasetçi olarak partide bugün yaşanan tartışmalı günleri dışarıdan izliyor. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan Cihan Paçacı’ya göre Türkiye bugün otokratik bir yöntemle idare edilmeye çalışılıyor ve bunun nedeni ise siyasetteki tıkanma. MHP’de değişimin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Paçacı’ya göre parti bir yol ayrımının eşiğinde. “Değişim MHP’yi iktidara taşıyacak. Değişim olmazsa baraj sıkıntısı yaşanacak” diyen Paçacı, genel başkan adayları içinde Akşener’in pozisyonunu farklı ve önemli görüyor.
“MHP, halkla diyalog kuramıyor” Aktif siyasetten çekildiğiniz 2011 yılından bugüne Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşandı. Nasıl görüyorsunuz siz bu son 5 yılı?
Bu beş yıl içerisinde maalesef özellikle hukuk, demokrasi ve özgürlükler alanında sürekli geriye gidildi. Türkiye’de Anayasa rafa kalktı. Anayasamızda devletin temel nitelikleri, “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olarak tarif edilmiştir. Ancak her geçen yıl bu özellikler yıpratıldı ve tahrip edildi. Yine Anayasamızda devletin demokratik parlamenter sistem ile yönetileceği belirtilmesine rağmen bugün fiilen adı koyulmamış bir başkanlık sistemi uygulanıyor. Türkiye tek partili bir siyasi zemin üzerinde yürümeye çalışıyor. Tek partinin de tek hakimi var, Sayın Cumhurbaşkanı. Kuvvetler ayrımı, yani yasama, yürütme ve yargı tek kişi nezdinde birleşti. Bu erklerin bağımsızlığı ve birbirini denetleme fonksiyonları yok oldu. Özetle Anayasamızda belirtilen devletin şekli ve cumhuriyetin nitelikleri fiilen yok edildi.
Peki bunda muhalefetin rolü ne?
Muhalefet alternatif olamıyor, eleştiremiyor. Muhalefet halka umut vaat edemiyor. Dolayısıyla da Adalet ve Kalkınma Partisi girdiği her seçimi mecburen kazanıyor.
Bugün MHP’yi konuşacağımıza göre MHP neyi eksik yapıyor?
MHP’nin en büyük eksiği halkla bütünleşmiyor. Halkla diyalog kuramıyor, halkla diyalog kuracak kanalları kullanamıyor. Bugün medya, hem internet, hem gazeteler, hem televizyon üzerinden vatandaşın bilgilendirilmesi için çok gelişmiş bir araç. Ama MHP bunların hiçbirini kullanamıyor. Sayın Genel Başkan sadece seçim dönemlerinde 2-3 televizyon programına konuşuyor. Onun dışında iki seçim arasındaki 4 veya 5 yıllık dönemde hiç televizyonlara çıkmıyor. Sadece salı günleri grupta yapmış olduğu konuşmayla yetiniyor. Bu MHP’nin en büyük eksiği. Hem halka kendisini anlatamıyor, hem de halkla bütünleşmiyor. Bire bir halkın içinde olması lazım. Kendi içine kapanmış bir siyasi parti konumunda MHP. Seçmen maalesef Oktay Vural dışında MHP’den ikinci bir sesi hatırlamamaktadır.
Politikalarda bir revizyon ihtiyacı olabilir mi? Temel ilkeleri değil belki ama ülkenin bazı sıcak başlıklarına ilişkin politikalarda da bir değişime ihtiyaç var mı sizce?
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lider partisidir. MHP’de politikaların tespiti Genel Başkan tarafından yapılır ve uygulanır. Mesela eğer Genel Başkan’ın medyaya olan bakışı değişmiyorsa böyle bir değişimi Parti’nin diğer organlarının yapabilmesi mümkün değildir. MHP her şeyden önce bir temel anlayışı değiştirmeli. Bu temel anlayış şudur: Parti, lider, teşkilât, doktrin kavramlarına bağlı kalınarak yönetiliyor. Bu kavramlara bağlı yönetim tarzı belki Ülkü Ocaklarında ya da bir dernekte yapılabilir. Ama bir siyasi partide bu kavramların üzerine oturtulan bir yönetimin başarılı olması mümkün değildir.
“MHP siyasi parti mi, STK mı?”
MHP, bir siyasi parti midir, bir sivil toplum kuruluşu mudur, buna karar vermesi gerekiyor. Şayet siyasi bir parti ise başarı ölçüsü oydur ve hedefi iktidardır. Ancak zaman zaman MHP yöneticileri, “Her şey oy değildir, her şey iktidar olmak demek değildir” tarzında demeçler veriyor. Bu anlayış, siyasi partilerin hedef anlayışı ile çelişiyor. Lider; lider, teşkilât, doktrin üçgeni içinde tartışılmaz. Lider eleştirilmez, lider adeta bir tabudur. Bu böyle olunca lideri değiştirmeye kalktığınızda da davaya ihanet eden bir hain olursunuz, bir takım yakışıksız ithamlarla karşı karşıya kalırsınız.
Cihan Paçacı ile Bodrum’da konuştuk. [[Fotoğraf: Al Jazeera]] “Sistem zoraki empoze ediyor” Bu, Alparslan Türkeş döneminde gelmiş bir sistem ama şimdi neden değişmesi gerektiğini düşünüyorsunuz? Dönem mi değişti, lider mi değişti ya da başka bir neden mi var sizce?
Rahmetli Başbuğ, bu kavramların tartışılabileceğini ifade ederdi. Yani kendisi gelişmeye açıktı. Zaten 9 ışığın bir maddesi de gelişmecilik ve halkçılıktı. Dolayısıyla statüko yerine gelişme ve değişmeye açık olunmalıdır. Ama şimdi maalesef bu üç kavram ne tartışılabiliyor, ne de eleştirebiliyor. Eğer bir siyasi partide, parti içi demokrasiyi yerleştiremiyorsunuz, eğer insanlar fikirlerini özgürce ifade edemiyorsa o partide siyaset üretmek mümkün değildir.
Siz Devlet Bahçeli ile 9 yıl birlikte çalıştınız. O zaman nasıldı sistem?
Kendisinin bir şey yapmasına gerek yok. Sistem zoraki empoze ediyor bir şeyleri. Parti’nin oturduğu sistem bu. Bunun değişimi için de kimsede bir gayret olmuyor. Benim çalıştığım dönemde de böyle bir gayret olmadı. Çünkü eğer böyle bir değişimi talep ederseniz, görevlerinizi bırakmak zorundasınız veya bugün değişimden yana olanların muhatap olduğu hakaretlere muhatap olmak zorundasınız.
Bugün değişimden yana olanlar bu yapının değişmesinden yanalar mı, yoksa aynı yapının üstüne sadece lider olarak kendilerinin gelmesini mi istiyorlar?
Değişimden yana olanlar eğer bu değişimi gerçekleştirirse kavramların oturduğu sistem kendiliğinden ortadan kalkar. Özellikle Meral Akşener’in genel başkanlığında bu sistem değişir diye düşünüyorum. Parti içi demokrasi tekrar tesis edilebilir. Dünyadaki değişimi, gelişimi görmek lazım. Ona göre de bunu yakalamak lazım. Çağın gerisinde kalırsanız başarı şansınız sıfırdır. Bugün MHP’nin karşı karşıya kaldığı durum, bununla yakından ilgili.
“MHP seçmeninin kahır ekseriyeti değişimi arzuluyor” Siz bunu parti açısından nasıl bir dönüm noktası olarak görüyorsunuz?
Bir değişimden yana, bir de statükodan yana tavır koyanlar var. Değişimden yana tavır koyanlar bana göre ülkücü camianın en az yüzde 70’idir. Fakat bunların bir kısmı şu an itibarıyla sesini çıkartmıyor, karışmıyor.
Değişim olursa ne olur, değişim olmazsa ne olur?
Değişim olduğu takdirde MHP ilk seçimlerde iktidar olur.
Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?
Bir MHP seçmeninin kahır ekseriyeti değişimi arzuluyor. MHP seçmeni artık iktidar istiyor. Düşünebiliyor musunuz, Türk siyasi tarihinde Meclis’te grup kurabilmiş tüm siyasi partiler başbakan çıkardı da MHP başbakan çıkaramadı. 50 yıllık bir parti hâlâ bir başbakan çıkaramadı. Bu MHP seçmeninin iktidar olma arzusunu kamçılıyor. İkincisi bugün AKP’den memnun olmayan en az yüzde 60-70’lik bir kesim var. Çünkü siyaset tıkandı. Bu tıkanıklığı aşacak, siyasete nefes aldıracak bir değişime ihtiyaç var. Bu değişimi aktif bir yapıya sahip olan bir partinin gerçekleştirmesi halinde AKP’nin yanlışlarından bıkmış olan kesimin gidebileceği tek adres olacaktır. Bunun için MHP ilk seçimde iktidar olur.
Değişim olmazsa?
O zaman üzülerek söylüyorum MHP büyük bir ihtimalle baraj sıkıntısı yaşar. Bunu en hafif tabiriyle ifade ediyorum, daha ilerisini söylemeye dilim varmıyor.
“MHP seçmeni bunaldı” Bu nasıl bir Türkiye demek olur?
MHP’nin baraj altında kaldığı Türkiye’de başkanlık sistemi gelir. AKP, 400 milletvekili ile parlamentoya girer. Bunun vebali de bugün statükoyu koruyanların sırtında kalır.
Yönetimi eleştiriyorsunuz, sizin geçmişten kaynaklanan bir kızgınlığınız, kırgınlığınız olabilir mi?
Hayır. Ben partime, partimdeki arkadaşlarıma kızgın veya kırgın değilim. Ben her defasında söyledim Genel Başkan’ı şahsen seven ve sayan biriyim. Bunları söylemem Sayın Genel Başkan’a saygımı ve sevgimi yitirdiğim anlamına gelmez. Sayın Genel Başkan bir tabu olarak algılanıyor, algılanmamalıdır. Genel Başkan, parti ve Türkiye için önemli işler yaptı. Ama partiyi iktidara taşıyacak güveni maalesef kaybetti. 2002’de yüzde 8.5, 2015’te yüzde 11-12. Dolayısıyla MHP seçmeni bunaldı. Her seçmen kendi partisini iktidar görmek ister.
Sizin ve başka yöneticilerin de istifasıyla sonuçlanan 2011 dönemi Genel Başkan için bir kırılma noktası oldu değerlendirmeleri yapılıyor.
Onu bilemiyorum ama Genel Başkan o dönemde çok sevdiği ve yıllardır kader birliği etmiş olduğu arkadaşlarıyla ayrılmak zorunda kaldı. Bu sanıyorum kendisini çok üzdü.
1 Kasım seçim sonuçları nasıl bir etki yarattı?
Alınan sonucu ülkücü camia hazmedemedi. 1 Kasım öncesi iktidar olma alternatifi varken bu alternatif gerçekleşmedi. 1 Kasım’da ise PKK’nın temsilcisi olan HDP’nin de gerisine düşüldü. Bunu hiç bir ülkücünün hazmedebilmesi mümkün değildir. Böylesine dramatik bir sonuçtan sonra Genel Merkez’in derhal seçim sonuçlarını masaya yatırıp, geniş katılımlı bir analiz yapması lazımdı.
Yatırdıklarını, araştırdıklarını söylüyorlar…
Ne yaptılar masaya yatırıp da? Eğer Genel Merkez yöneticileri konuşup diğerleri dinlediyse bunun adı analiz değildir. Bunun adı empozedir. Bu alınan sonucun sebepleri ve sorumluları tespit edilmeliydi. Ülkücü camiayı tatmin edecek bir sonuç çıkmalıydı. Ama hiç bir şey olmamış gibi, bütün suç AKP’nin algı operasyonu gibi takdim edilince tabanda patlama meydana geldi. Bu patlamaya başta Meral Akşener olmak üzere Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan da karşılık verdi. Türkiye’de siyasi partilerde yeni bir alternatifinin çıkmayışının temel sebeplerinden biri halkın ilgi duyabileceği bir lider adayının çıkmamış olmasıdır. Ancak ben bu son 5 yıl içerisinde iki lider adayının halkta karşılığı olduğunu gördüm. Birisi 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. Diğeri de bugün yargı kararlarıyla önü kesilmeye çalışılan Meral Akşener. Diğer arkadaşlar da çok değerli. Ama bugün görünen o ki Meral Akşener çok öne çıktı. Hem parti içinde hem de MHP seçmeninin dışındaki vatandaşta da karşılığı olduğunu görüyorum. Meral Akşener’in MHP içindeki mücadelesinin neticesi ne olursa olsun bundan sonraki süreçte Türk siyasetinin yeniden şekillenmesinde önemli bir aktör olacak gibi görünüyor.
Cemaat ile ilişkilendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz. Bir şüphe uyandırıyor mu sizde?
Bu yanlış bir itham. Burada MHP yönetimi ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda maalesef benzeşmeye başladıklarını görüyorum. Sayın Erdoğan kendisine karşı olan herkesi paralel ilân ediyor. MHP yönetimi de bunu yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı 17-25 Aralık’ı bir darbe girişimi olarak niteledi. MHP yönetimi de 19 Haziran’ı bir darbe girişimi olarak niteledi. Paralel yapı herkesin muhalifine karşı sarıldığı bir meta haline geldi.
“Arınma gerçekleşirse bölünme kaçınılmaz olur” Kurultay yapılmamasını, bu süreçte yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir yönetimin göreve gelmesi, o görevi sürdürmesi özellikle siyasi partilerde delege ile olur. Milliyetçi Hareket Partisi’nde ülkücü irade yok sayıldı, delege yok sayıldı. Bugün Genel Merkez görevini mahkeme kararı ile sürdüren bir konuma geldi. Yani 1 Kasım sonrası süreç Genel Merkez açısından iyi yönetilemedi. Tabandan gelen bu değişim talebinin bir şekilde karşılanması lazımdı. Sayın Genel Başkan da belki aday adayı olanlara karşı daha sıcak bir yaklaşım sergileyerek birlik ve bütünlük içinde delegenin karşısına çıkabilirdi. Sayın Genel Başkan’a karşı her partilinin saygısı, sevgisi vardır. O yıpratılmadan bu süreç atlatılabilirdi. Bugün maalesef gelinen noktada büyük bir ayrışma yaşanıyor. Şayet Sayın Genel Başkan’ın deyimiyle arınma ve temizleme mevsimi gerçekleşirse de MHP’de bölünme kaçınılmaz olur.
İhraç bekliyor musunuz?
İhraç yanlış bir yöntemdir. Eğer aday adaylarını ihraç ederseniz, onları destekleyenleri de ihraç etmeniz lazım. 700 delege bu sayı. Parti’nin tüm organlarının neredeyse yüzde 70’i değişimden yana.
Neden o zaman bu insanların tamamı çıkıp da bu taleplerini dile getirmiyorlar? Neden pozisyonlarını açık olarak belli etmiyorlar?
Bu sadece MHP’de değil diğer partilerde de yani siyasette de olan bir durum. Bazen insanlar gelecek kaygısıyla gerçek düşüncelerini açıklayamıyorlar.
“Genel Başkan’ın dediği gibi arınma olursa bölünme kaçınılmaz” dediniz. Siz siyasetin çok partili bir döneminden geliyorsunuz. Yeni bir parti daha merkez sağda mı olur?
Bölünmeyi şarta bağladım. Eğer ciddi ve sert bir arınma mevsimi başlarsa partiyi kendi elinizle bölmüş oluyorsunuz. Ancak şu kesin, ben ilk genel seçimlerin bu dört siyasi partiyle yapılabileceğini düşünmüyorum. Farklı bir siyasi tablo mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu ya bir partide ciddi bir değişimle gerçekleşecektir veya da eğer hiçbir parti değişimi yaşamazsa yeni bir siyasi parti seçmenin karşısına çıkacaktır. Seçmen alternatif arıyor. Bugün o alternatifi bulamıyor. Bugün Türk seçmeninin yüzde 40-50 civarı oy verdiği partiye gönülden, isteyerek oy vermiyor. Kerhen oy veriyor. Dolayısıyla seçmenin umut bağlanabileceği, içine sinebileceği bir organizasyon doğarsa bu parti ilk seçimlerde büyük iş yapar.
Kaynak: Al Jazeera Türk
Haberin Devamı
Röportaj: MHP"nin eski Genel Sekreteri Cihan Paçacı: İhraç olursa bölünme kaçınılmaz.
0 yorum:
Yorum Gönder