Frankenstein! Tanrı olmak mı istemişti? Peki, Tanrı yarattığına sırtını döner miydi?
Sadri Alışık Kültür Merkezi 20. Yılı Özel Oyunu olarak “Frankenstein” Türkiye’de ilk kez sahnede… Farklı oldukları için toplum dışına itilenlerin mücadelesi, “Arada sevgi olunca daima anlaşma çaresi bulunur mu?” sorusuna cevap arıyor.
Uzun yıllardır dünya sinemasından kült filmlere konu olan Mary Shelly’nin efsaneleşen romanı Frankenstein bu yıl SAKM’nin 20. yıl özel oyunu olarak biz tiyatroseverlerle buluştu. Londra’daki National Theatre’da 5 sezon kapalı gişe sergilenen oyunun ülkemizdeki uyarlamasında; Yılmaz Gruda (Kör Çiftçi), Kerem Alışık (Yaratık), Deniz Uğur (Frankenstein’in nişanlısı), Cansel Elçin (Dr. Frankenstein) gibi usta oyuncular rol alıyor. Ben de severek okuduğum ve sinemadaki çeşitli versiyonlarını severek izlediğim bu efsaneyi canlı canlı izleme fırsatı buldum.
Oyunun konusundan şöyle bir bahsedecek olursak:
“Frankenstein bizlere, bu dünyaya ait olmayan, insanlar tarafından reddedilip sevgiden yoksun bırakılınca şiddete sarılan kimsesiz bir varlığın portresini sunar. Ancak yaratıcısı Dr. Victor Frankenstein, bilimsel kibrinin, Tanrı’nın yerine geçme arzusunun, kadının rolüne soyunmak ve canlı bir varlık “doğurmak” istemesinin bedelini ödeyecektir. Ucube ve yaratıcısının Mont Blanc’ın gölgesinde karşı karşıya gelmeleri ve kutbun ıssız ve vahşi arazilerinde birbirlerini kovalamaları, bir karabasanın sarsıcı etkisi içinde anlatır.” – Mery Shelly, Frankenstein
Herkesin bildiği korku romanı olmasının aksine, toplum ve insan ilişkilerine dayalı bir felsefeyi işliyor oyun. Kimseye dış görünümü veya etnik kökeni sebebiyle önyargılı yaklaşmamamız gerektiği, oyunda ‘Yaratık’ tarafından aktarılıyor. Aslında bundan tam iki yüz yıl öncesinden, o dönemde ve (fazlasıyla) günümüzde de değişmeyen toplumsal bir konu, sevgisiz ilişkiler üzerinden toplum dışına itilen, farklı oluşları sebebiyle ötekileştirilenlerin dramı ve ruhsal boşluğu, sevgisizliğin ve önyargılı yaklaşımların daha büyük tehlikelere sebep olduğu anlatılıyor.
Gelelim oyun ile ilgili izlenimlerime ve bende bıraktığı izlere:
Öncelikle, Türk tiyatrosunun önemli isimlerini bir araya getiren, konusu efsaneleşen bu oyun gerek performansları gerek dekoru ile daha özgün bir şekilde anlatılmazdı. Her bir rolün konuyu çok iyi bir şekilde izleyiciye hissettirmesi önemli bir mevzu ve bu noktada ‘Yaratık’ rolünü üstlenen Kerem Alışık’ın duygusunu derin bir şekilde hissettirmesi oyunu izlerken zaman zaman göz yaşlarıma engel olamamama neden oldu. Konuyu bildiğim için bende o duyguda bir etki bıraktı. Acılar içinde dünyaya gelişini ve yaratıcısının hiç düşünmeden onu terk edişini, insanların acımasızlığını haykırarak ve beden diliyle daha iyi anlatamazdı. Kısacası, ben çok etkilendim!
Son olarak değinmek istediğim bir diğer unsur, dekorun ciddi ölçüde etkileyici oluşuydu. Bir kasvet havası hakimdi; bunun az ve öz, oyunun ne önüne geçerek ne de gerisinde kalarak vurgulanması oldukça başarılıydı. Dijital efektlerin de katkısı ile oyunun ruhu başka türlü hissettirilemezdi.
Yazının girişinde de bahsettiğim gibi, Frankenstein bu yıl SAKM’nin özel oyunu olarak sahneleniyor. İstanbul ve diğer illerde de biz tiyatroseverlerle buluşmaya devam ediyor. Bana düşen izlemenizi tavsiye etmek oluyor.
İyi okumalar, iyi seyirler!
Görselleri google dan, oyunun konusunu da italic olarak belirttigim kısım Mery Shelly’nin Frankenstein romanından.
Kaynak: the Magger
Haberin Devamı
Frankenstein, Türkiye’de İlk Kez Sahnede
0 yorum:
Yorum Gönder