Bu yazımda çocuk istismarının dünyaca ünlü, bu konuda söz sahibi olan kurum ve kuruluşların tanımlarıyla başlayarak, Türkiye’nin çocuk istismarında dünyadaki yeri ve çocukların bu travmalar sonucu psikolojik ve biyolojik olarak etkilenmelerini istatistiksel olarak açıklayarak devam edeceğim.
Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını “ Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir ” olarak tanımlamaktadır. Birleşmiş Milletler çocuklara yardım fonu UNICEF ise, duygusal istismarı ve ihmali; çocuğun nitelik, kapasite ve arzularının sürekli kötülenmesi, çocuğun sürekli olarak insanüstü güçlerle, sosyal açıdan ağır zararlar verme ya da terk etme ile tehdit edilmesi, çocuktan yaşına ve gücüne uygun olmayan taleplerde bulunulması ve çocuğun, topluma aykırı düşen çocuk bakım yöntemleri ile yetiştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Türk Tabipleri Birliği’nin çocuk istismarı tanımı ise “ Çocuk ve erişkin arasındaki temas ve ilişki, o erişkinin veya başka birinin seksüel stimülasyonu (uyarımı) için kullanılmışsa, çocuğun cinsel istismara uğradığı kabul edilir. Cinsel istismar bir çocuğun bir başka çocuk üstünde belirgin bir gücü veya kontrolü söz konusuysa ya da bariz bir yaş farkı varsa da gerçekleşebilir. ” şeklindedir.
Bu tanımlardan yola çıkarak kısaca çocuğun iyi niyetinin fiziksel ya da duygusal olarak kötüye kullanılmasını çocuk istismarı olarak tanımlayabiliriz. Çocuk istismarını fiziksel, cinsel, duygusal istismar olarak ayırabiliriz.
Maalesef ki 2012’de yapılan bir araştırmaya göre Türkiye çocuk istismarında dünyada 3. Sırada. İstatistiklere göre 2008 ve 2012 yılları arasında çocuk istismarında büyük bir artış olmuştur. ECPAT (End Child Prostitution, Child Pornography and Trafficking of Children for Sexual Purposes) yani Çocuklara Yönelik Cinsel Amaçlı Çocuk Fuhuşunu, Çocuk Pornografisini, Çocuk Ticaretini Durdurma Örgütünün 2013-2014 İstatistiksel Raporlarına göre Avrupa’daki erken yaşta çocuk evliliği ve cinsel istismarın en çok yaşandığı ülke Türkiye. İnternette dolaşan uygunsuz fotoğraflara bakıldığında yüzde 77’si 9 yaş ve altı çocuklara ait. Çocukların yaşına bakıldığında henüz kendi fotoğraflarını böyle bir amaç için kullanma yaşına gelmediklerinden, bu durumu genellikle ebeveynlerinin yarattığı çok aşikardır. Adli Tıbbın 2001 verilerine göre cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30’unun 2–5, %40’ının 6–10, %30’unun 11–17 yaş grubunda olduğu görülmekte. Cinsiyet çok büyük bir değişiklik göstermiyor. Ve tahmin edildiği üzere istismar edenlerin %96’si erkekler ve %80’i istismar ettiği çocuğun yakını.
Şimdi olayın biyolojik ve psikolojik kısımlarından bahsederek yazımı bilimsel ruha geri döndürüyorum. Cinsel istismar maalesef istismara uğrayan çocuk tarafından korkulacak, utanılacak ve çekinilecek bir olay olarak görüldüğü için çözülmesi çok zor travmalardan biridir. Cinsel istismara uğrayan çocuklar genellikle yetişkin olduklarında bedenlerine pis bir obje olarak bakar, cinselliği bir alış-veriş olarak görür ya da cinsellikten korkup kaçabilir. Vajinismus olan hastaların çoğunun küçüklüğünde cinsel istismara uğradığı görülmüştür. Bunların dışında kişiler daha içe kapanık, depresif olabilir, benlik algısını kaybedebilir ya da güven problemleri yaşayabilirler. Karanlıktan korkmak, olayla ilgili kabuslar görmek, öfke patlamaları, güven problemi yaşayabilirler. Cinsel istismara uğrayan erkek çocuklarda daha çok öfke patlamaları, kız çocuklarda ise kendine zarar verme eğilimi görülmektedir.
Bu işin cinsel istismar tarafıydı. Şimdi de fiziksel istismar a göz atalım. Çocuklara uygulanan fiziksel istismarın sonucunda kendine ve çevresindekilere saygı duymama, öfke kontrolü yapamama, saldırgan davranışlar, içine kapanma gibi psikolojik etkiler görülmektedir. Bu tarz çocuklar ya aşırı hassas ya da fazlasıyla duyarsız olurlar. Endişeli, korkak, çaresiz davranışlarda bulunurlar. Genellikle fiziksel istismara ebeveynleri tarafından uğrayan çocuklar, dışarı vuramadıkları öfkelerini ya içlerinde yaşarlar ya da dışarıda çetelere katılabilir, yaşadıklarını unutmak için madde bağımlılığına başlayabilirler.
Son olarak duygusal istismardan da bahsederek yazımı sonlandıracağım. Duygusal istismar , çocuğu eleştirmek, hor görmek, sevgisiz bırakmak, ağır hakaretlere maruz bırakmak şekillerinde yapılabilir. Duygusal istismarda, fiziksel ve cinsel istismarda olduğu gibi somut bulgular olmasa da, çocuk derinden etkilenir. Çocuk ne şartta olursa olsun çocuktur ve sevgisizlik, ilgisizlik ya da eleştiriyi hakketmemektedir. Bu davranışlar sonucu çocukta özgüvensizlik, ilişki kuramama, madde bağımlılığı gibi olumsuz etkiler görülmektedir.
Sonuç olarak geleceği kontrol edecek çocuklara fiziksel ya da duygusal açıdan saldırmak, onları küçük düşürmek bir nevi geleceğimizi yok etmektir. Bu durumun önüne geçebilmek için insanlar bilinçlendirilmeli, kuralların ve kanunların yaptırım gücü arttırılmalıdır. Ancak bu şekilde geleceğimizi kurtarabiliriz.
Kaynak: Fizikist
Haberin Devamı
Çocuk İstismarı ve Biyolojik Etkileri
0 yorum:
Yorum Gönder