Kuzey Amerika banliyö hayatı, sakin görünümünün arkasında sakladığı tekinsizlikle her zaman yönetmenlerin ilgi alanında oldu. David Lynch’ten Todd Haynes’e birçok isim için banliyöler, modern hayatın bastırdığı arzulara, yol açtığı yabancılaşmaya ve ikiyüzlülüğe parmak basmanın imkânlarını sundu ve sunmaya devam ediyor.Kanadalı yönetmen Philippe Lesage da yarı otobiyografik filmi Şeytanlar’da tam da böyle bir ortamda yetişmenin nasıl sancılı bir süreç olduğunu gösteriyor.10 yaşındaki kahramanının hezeyanlarına odaklanan Şeytanlar, görünüşte her şeyin yolunda gittiği, sakin, sessiz bir Montreal banliyösünde yaşanan, tekinsizliğin git gide arttığı bir hikâye anlatıyor.Lesage’la filmi Les Demons / Şeytanlar’ı, sakin banliyö hayatının arkasında neler yaşanabileceğini ve belgesellerden kurmacaya geçişini konuştuk.Şeytanlar çocukluğa, arkadaş gruplarındaki zalimlik veya cinsel uyanış gibi anaakım sinemada görmeye çok da alışık olmadığımız yönleriyle bakıyor. Çocukluğun bu yönlerine nasıl ilgi duymaya başladınız?Devamını okuyayım »»
Kaynak: Mümkünmertebe
Haberin Devamı
Philippe Lesage: Sinema algım, kurmaca olmayan filmlerimle şekillendi.
0 yorum:
Yorum Gönder