Kendine has sineması olan ender yönetmenlerden olan Coen Kardeşler, son olarak Inside Llewyn Davis ile karşımıza çıkmış ve yılın en iyi filmlerinden birine ima atmışlardı. Gözümüzden çok kulağımızın pasını alan yönetmenler bir evvelki filmlerinde de western türüne hizmet etmişlerdi. Bu iki tür denemesinden sonra karşımıza nispeten kendi sinemaları ile tekrar çıkan Coen’ler, gösterimi birkaç kez ertelenen, yapım aşamasında tartışmalara yol açan son filmi nihayet bitirdiler ve bizler de 35. İstanbul Film Festivali’nde izleme şansı bulduk. Sinema sektörünün içinden bir hikayenin zemine oturtulduğu film, tahmin edileceği üzere birçok gönderme ve hiciv barındırıyor. Bir film şirketi, çalışanları, direktörü ve oyuncuları ile bazen müzikal tınılar taşıyan lezzetli bir film Hail, Caesar!. Coen kardeşleri sevenleri yine oldukça memnun edecek olan film, daha evvel yaptıkları başyapıtlar ile kıyaslanma hatası yapılmazsa izleyiciyi memnun etmeyi başaracaktır.
Filmin ilk bahsetmemiz gereken yanı Hollywood güzellemesi ya da göndermeleri. Film çekimleri yerine zamanının daha çoğunu skandallar ve oyuncuların açıklarını kapatmakla geçiren şirket direktörü, haber koparmaya çalışan magazinciler, hatır gönül ya da reklam işi için berbat oyuncuları öneren yapımcılar. Kısacası, sektöre ait olan her şey. Coen’ler burada işlerin nasıl yürüdüğünü gösterirken tam anlamıyla Hollywood’un arka bahçesini ve dönen diyalogları aktarıyor. Daha eski bir tarih olmasına rağmen yaşananlar neredeyse bugüne de ışık tutuyor ve sektör içerisinde değişen hiçbir şeyin olmadığını anlatıyor. Eğlenceli gibi gözüken hayat, zorluklarla ve türlü saçmalıklarla yaşanıyor. Yönetmenler Hollywood ile bir hesaplaşma içine giriyorlar ve kim bilir belki de biraz öz eleştiri yapmaktan da geri durmuyorlar. Sinem büyülü bir şey, herkesi başka yerlere götürebilen bir sanat ama onun da arka planında inan var, hırslar var, para var ve kapitalist düzen var. Yapılacak en büyük sistem eleştirileri sinem sektörü için de fazlasıyla geçerli.
Komünizm ve din konusunda yapılan hicivler ise hem eğlenceli, hem düşündürücü, hem de zeki diyaloglarla örülü. Monty Python tarzını anımsatan bir derinlik ve tarz mevcut. Bazen hiç lafını esirgemeyen sahneler, bazen müzikal bir dokunuş ve bolca absürtlük. İşte tam olarak Python tarzı Coen’lerin mizahı ile buluşuyor ve ortay çok keyifli anlar çıkıyor. Özellikle din adamlarının film üzerine tartışmak üzere toplandıkları sahnede Hz.İsa için söylenenler ve George Clooney’nin oynadığı karaktere sistem üzerinden empoze edilen komünizm mantığı harika ve zeki espriler barındırıyor. En ufak yumuşatma olmadan dinin kalıplaşmış ve yorumlanmadan inanılmış öğretileri ile komünizmin özünde doğru ama hep yanlış aktarılan/uygulanan matematiği taşlamalardan nasibini alıyor ve izleyeni çok hassas iki konu olan din ve siyaset olmasına rağmen kahkahaya boğuyor.
Anlatım ve teknik özelliklere gelince her zamanki gibi bir Coen filmini övmemiz gerekiyor. Kendi oluşturdukları dil her zamanki gibi formda. Usta sinematograf Roger Deakins son yıllarda olduğu gibi yine harika. Carter Burwell müthiş bestelere kaldığı yerden devam ediyor ve az ya da çok ekranda görünen bütün oyuncular gayet iyi iş çıkarıyor. Sanat ve prodüksiyon anlamında da kusur olmayınca teknik açıdan film, her Coen filminde olduğu gibi fazlasıyla etkileyici ve doyurucu bir hal alıyor. Tabii ki Miller’s Crossing, Bloo Simple ya da Fargo gibi filmleri ile boy ölçüşemiyor ama bunun hiç önemi yok ve kıyaslama hatasına düşülmezse keyif almak olası.
Bazen adam kaçırma, çokça müzikal tat, olabildiğince absürtlük, sinema sanatının arka bahçesi ve karakterler üzerinden fazlasıyla dert anlatma. Hepsinden alnının akıyla çıkıyor Coen’ler. Sinema muhteşem bir şey, Coen’ler bunu çok iyi biliyor onu daha iyi anlayıp sevmemiz için uğraşıyor. Her zaman bunu yapıyorlar dolaylı bile olsa ama bu sefer direkt içinden yola çıkıyorlar. Dinin kalıpları, komünizmin artık itibarını yitirmesi ve insanların kaybolan güveni. Bütün bunları absürt bir anlatımla dile getiriyor usta yönetmenler ama zemin sinema. Her zaman var olacak ve her zaman sevilecek…
Kaynak: Paralel Sinema
Haberin Devamı
İFF Akbank Galaları: Hail, Caesar!
0 yorum:
Yorum Gönder