“Rekabet ortamı, verimliliği arttırır.” cümlesi, bir süredir sanki doğanın bir yasasıymış gibi bizlere anlatılan bir öğüt haline geldi. Ama doğa, bize farklı bir ders veriyor. Biyolojik açıdan düşünüldüğünde rekabetin sonuçları bize pahalıya patlayabilir ve toplu bir felakete dönüşebilir. “Darwin’in Takozu”, işte bu rekabetin nelere sebep olabileceğini ve insan olmanın anlamını bize tekrardan hatırlatıyor. Girdiğimiz rekabetler ve serbest piyasaların ileriyi göremeyen mantığı, aslında ağaçların gelişimi kadar bilinçsiz ve akılsızca olmak zorunda değil.
Richard Dawkins, bilinçten uzak evrimin ve doğal rekabetin nasıl olabileceğini açıklamak için “Arkadaşlık Ormanı” örneğini kullanıyor ve diyor ki:
“Ağaç gövdeleri, rekabetin boş yere olduğunu gösteren canlı kanıtlardır.”
Bir ormanın tepe örtüsü (kanopisi), kolonlarla yükseltilmiş, güneş enerjisi toplayan bir çayır gibidir. Fakat toplanan enerjinin büyük bir kısmı, görevi bu çayırı mümkün olduğunca yukarıda tutmak olan kolonlara, yani gövdeye harcanır. Buna karşın ağaç, yere yakın olsaydı ve bu sayede gövdeye enerji harcamak zorunda kalmasaydı, çok düşük seviyede enerji ile yaşayabilecekti. Fakat doğada bunu göremiyoruz, çünkü hiçbir ağaç, yükseklik rekabetini göz ardı etmeyi göze alamaz. Ağaçların yüksekliklerini sınırlamak konusunda birbirleriyle anlaştığı bir senaryoda her biri daha az enerji tüketirdi ve bir bütün olarak orman, daha verimli bir yer haline gelirdi.
Peki serbest piyasalar doğanın bu rekabetlerinden kendilerine nasıl bir pay çıkarabilir? “Arkadaşlık Ormanı” analojisi gösteriyor ki, yalnızca yakın gelecekteki çıkarlarıyla ilgilenerek kendini geliştirmeye çalışanların oluşturduğu bu tip sistemler, zamanla verimsiz, kısır ve maliyeti yüksek rekabetlerin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Bir kez rekabet ortamı oluştuğunda, rekabetten çekilmek adeta intihar gibi oluyor. Eğer piyasaların, ormanların bu bilinçsiz rekabetini taklit etmesine izin verirsek, insan olmanın anlamını kaçırmış oluruz. İnsan olmanın anlamı, aslında mantık, sağduyu ve öngörüyü kullanarak gelecekte daha iyi sonuçlar elde etmekte yatıyor.
Bu anlamsız rekabetin 62 milyar dolarlık bir abidesini sağlık sektöründe görebiliyoruz. İlaç şirketleri gelirlerinin yüzde 24’ünü pazarlama teknikleri için kullanırken, araştırma ve geliştirmeye yalnızca gelirlerinin yüzde 13’ünü ayırıyor. Reçete edilecek ilaçların belirlenmesi objektif tıbbi kriterlere ve herkese açık verilere dayanarak yapılmalı. Pazarlamaya ve bir pazarlamacı ordusuna bu kadar para harcamak, aslında ağaç gövdesi mantığından farksız; hiçbir firma bu rekabete katılmamayı göze alamıyor. Halbuki bu pazarlama giderlerine bir limit koyacak objektif bir yapı oluşturulabilirse, piyasada bu alanda bir silahsızlanmaya erişilebilir ve bu paralar daha verimli harcanabilir. İlaçlar hakkındaki bilgilerin paylaşımı amacıyla ilaç mümessillerine ayrılan giderler (doktor başına 74.000$) bu bilgilerin internette paylaşılmasıyla çok küçük meblağlara düşürülebilir.
Robert Frank, bireysel amaçların (toplu felaket riskini bile göze alarak) ortak hedeflerden saptığı durumları “Darwin’in Takozu” olarak adlandırıyor. Darwin’in Takozu kavramını küçük çapta mantıklı görünen kararların zamanla birikerek büyük bir sorunlar yığınına dönüştüğü bütün durumlar için kullanabiliriz. Bu kavram ortak mallar trajedisini, Tutuklu İkilemi oyunlarını ve Nash dengesini de kapsıyor. Bütün bu durumlarda küçük çapta bireysel kârı maksimuma çıkarma mantığı, büyük çapta sorunlara yol açıyor ve geri kalan herkesin zararına oluyor. Fakat bu tip durumlar koordine bir şekilde belli uygulamalarla ve gözlemlerle kontrol edilebilirse sonuçlar yalnızca küçük bir grubun değil, herkesin faydasına olacak şekilde değiştirilebilir. Serbest piyasalar böyle anlık ve karmaşık değişimlere uygun değildir.
Rekabetin faydaları, meydana getirdiği engellerden doğuyor. Bu engelleri aşmak adına üretilen yaratıcı çözümler, bilinçsiz ve “doğal” rekabetin ortaya çıkardığı engellerle karşılaştırıldığında daha iyi sonuçlar getiriyor. İnsan olarak içgüdülerimiz, kendimizi organize etmekten çok diğerlerini organize etmek üzerine kurulu. Çünkü on binlerce nesildir bir grup halinde hayatta kalmaya alıştık. Şimdi önümüzde iki seçenek var; ya serbest piyasanın ağaçlar kadar bilinçsiz bir şekilde güçlenmeye çalışmasına izin vereceğiz ya da onları bu rekabeti daha bilinçli ve mantıklı bir şekilde kontrol edebilmeleri ve daha verimli sonuçlar alabilmeleri yönünde teşvik edeceğiz.
Çeviren: Mehmet Umut Canoluk (Evrim Ağacı)
Düzenleyen: Mert Karagözoğlu ve Şule Ölez (Evrim Ağacı)
Görsel: 10 Mart 1950’de yapılan bir paten yarışmasında, kadınlar ligi şampiyonları, yere düşen iki rakiplerinin üzerinden atlayarak yarışa devam ediyorlar.
Kaynak: Evrim Ağacı
Haberin Devamı
Darwin’in Takozu, Modern Ekonomi-Politik Sisteminin Yarattığı Vahşi Rekabetin Saçmalığını Açıklayabilir Mi?
0 yorum:
Yorum Gönder