Eskiden imkansız olduğu düşünülürdü. Ama aynı sularda üreyen bir dikence balığı topluluğu gözümüzün önünde iki farklı türe dönüşüyor, hem de büyük bir hızla.
Üç dikenli balık türü, 150 yıl kadar önce (evrim açısından gözümüzü kırpma süresi) İsviçre’deki Constance Gölü’ne getirilip bırakıldı. Fakat o zamandan itibaren balık, iki farklı tipe dönüşmeye başladı: ana gölde yaşayan tip (resimde sol üstteki dişi, sol alttaki üremeye hazır erkek) ve göle dökülen sularda yaşayan tip (resimde sağdaki).
Ana gölde yaşayan balıkların gövdeleri daha büyük, dikenleri daha uzun ve derileri daha kalındır. Teoride bu farklılıklar evrimden ziyade yaşam biçimlerinden kaynaklanıyor olabilir, belki de gölde yaşayanlar daha uzun süre hayatta kalabildikleri için daha büyük gövdeli oluyorlardır.
Fakat Bern Üniversitesi’nden David Marques ve meslektaşları iki tip arasında belirgin genetik farklılıklar olduğunu buldular. Marques, iki türün başlangıcını yakalamış olabiliriz, diyor.
Her iki balık tipinin yılın aynı zamanında ve aynı sularda üremesi bu bulguyu olağandışı kılıyor. Başından beri birbirleriyle çiftleşiyorlardı, hâlâ da birbirleriyle çiftleşiyorlar ama buna rağmen genetik ve fiziki açıdan farklı iki tipe ayrılıyorlar.
Ayrılma
Teksas A&M Üniversitesi Corpus Christi yerleşkesinde çalışan ve evrim araştırmalarını organizmaların genomları üzerinden yürüten Chris Bird, simpatri (aynı coğrafik alanda bulunma) denen bu tür özelleşmenin, önceleri oldukça olasılık dışı olarak görüldüğünü söylüyor. Bu konudaki genel görüş özelleşmenin, çok az istisna dışında, iki topluluğun birbiriyle çiftleşmemesi için, fiziksel olarak ayrı yerlerde bulunmayı gerektirdiği yönünde; örneğin bir dağın iki tarafında veya bir takımadanın farklı adalarında yaşamak gibi.
Çünkü hayvanlar çiftleştiğinde rekombinasyon denen süreçte gen varyantları birbirine karışır, yani annenin genleriyle babanın genleri sonraki kuşaklarda birbirine karışmış olarak bulunur. Birbiriyle çiftleşme devam ettiği sürece, belirgin biçimde farklı genetik özellikler taşıyan iki grubun oluşması olanak dışıdır.
Fakat Marques ekibi, iki balık tipi arasındaki genetik farklılıkların rekombinasyona girme olasılığı düşük olan kromozom parçalarında yoğunlaştığını buldu. Sonuç olarak, iki tipin belirgin özelliklerini sağlayan gen varyant gruplarının birbirinden ayrılması olasılığı düşüyordu.
Hızlı değişim
Marques, Constance Gölü dikencelerinin birbiriyle çiftleşmeyen iki tür olana kadar evrimleşmeye devam edip etmeyeceklerinden emin olamadıklarını söylüyor. Ancak İsrail’deki köstebek faresi, Avustralya’daki Lord Howe Adası’nda bulunan palmiye gibi kanıtlar artarak Bird dahil birçok evrimsel biyoloğun simpatrik özelleşmenin şaşırtıcı biçimde yaygın olabileceğini düşünmesine yol açıyor.
Bird’ün ayrıca dikkat çektiği gibi, simpatrik özelleşmenin dikencelerdeki kadar hızlı geliştiği bir başka örnek daha vardır: Elma kurdu, elmanın Kuzey Amerika’ya getirilmesinden sonraki iki yüzyıl içerisinde alıç kurdundan evrimleşmiştir.
Dikencelerin ayrılma hızına gelirsek, ilaçlara direnç göstermeye başlayan kanser türlerinden böcek ilaçlarına direnç göstermeye başlayan tahtakurularına veya bir tabak içinde soframızda boy göstermemek için daha küçük kalmaya çalışan balıklara kadar yakın zamandaki sayısız birçok örnek evrimleşmenin ne kadar hızlı olabileceğini göstermektedir. Belki de böyle hızlı evrimleşmeler istisna değil, normal ölçütümüz olacaktır.
Çeviren: Şule Ölez (Evrim Ağacı)
Düzenleyen: Ayşegül Şenyiğit (Evrim Ağacı)
Kaynak: Evrim Ağacı
Haberin Devamı
Bir Balık Türü, Gözlerimizin Önünde Süper-hızlı Şekilde 2 Yeni Türe Evrimleşiyor!
0 yorum:
Yorum Gönder