7 Unutulmaz Konuşma Sahnesi ( Monolog)


Aslında sadece Pacino monologlarından bir liste yapsak kimse itiraz etmez. The Devil’s Advocate finalindeki şeytani konuşma, Glengarry Glen Rose filmindeki müthiş fırça, Scent of a Woman’da hocalara ders verdiği harika anlar. Bu liste epey uzar gider ama biz Pacino’nun şampiyonluğunu kabul edip bir tanesini seçerek bu işi bitirelim dedik ve Any Given Sunday filmindeki efsane motivasyon konuşmasını huzurlarınıza sunduk. Pacino’nun muhteşem ses tonu, aşmış mimik ve jest kullanımı ve o meşhur bakışları ile yaptığı konuşmadan sonra hırs yapmayacak sporcu lisansını yırtıp atmalı. Sunumlar ve motivasyon konulu organizasyonlarda bu sahnenin çokça kullanıldığı ise bilinmekte.


“Bak beyim sana iki çift lafım var. Ben Yaşar Usta…” monoloğunu bilmeyen duymayan yoktur. Hatta belki ağlamayan ya da en kötü gaza gelmeyen çok azdır. Yaşar Usta’nın sevgi dolu yüreği ile verdiği dersin önünde ve duygularında ne para, ne mal mülk ne de kendini beğenmiş ukala bir para babası duramaz. Durmadı da zaten. Sahne zaten harika, monolog müthiş yazılmış, Münir Özkul’da her zamanki gibi muhteşem oynayınca efsaneler arasına adını yazdırıyor bu etkileyici sahne. Size iki çift lafım var. Açın sahneyi bir kez daha izleyin ve sevenlerin karşısında da siz siz olun durmayın.



Ortam gergin, plan tıkırında ama ufak bir sorun var; köstebek odada fazladan olan kişiyi unutmuş. Küçük bir hata işte ama adamı ölüme götürür. Nitekim de o unutulan kişi elinde silah ile çıkıveriyor ve adamımıza kurşun yağdırıyor. Burada bir Tarantino mucizesi oluyor ve adamımıza bir şey olmuyor. Sebebi elemanın ıskalaması mı? Sanırım bu kadar basit değil Samuel L. Jackson’ın harika oynadığı ve karakterin esas adamı öldürmeden önce söylediği İncil’den bir pasaj. Kötü adamın ruhunu geri almaya geldikleri rivayetini d eklersek taşlar oturuyor. Şeytandan ruhu geri almaya gelirsen Tanrı sana her zaman yardım eder. En iyi monologlardan biri Ezekiel 25:17.



En iyi arkadaşı sevgilisine asılır, sevgilisi kendini gammazlar, dost bildikleri sırtından vuru ve onu bugününde dünden ederler. Bu karakter zaten çivisi çıkmış dünyada, kendi hatalarının da farkındaysa ne yapsın? İsyan! Tabii bu eline gitar alıp isyan şarkısını söylemekle olmaz, hele ki New York’ta. Geçer aynanın karşısına şöyle bir kendisine bakar, geçmişi ile yüzleşir ve başlar ne kadar nefreti varsa saymaya. Herkes ve her şeyden nefret etmektedir adeta. Edward Norton muhteşem oynar ve sahne efsaneler arasına girer. Canın cehenneme Montgomery sana, bu şehre ve içinde olan her şeye lanet olsun!



İngiliz’ler Stirling’e gelmiş savaşı başlatmak üzere, İskoç soylular çoktan ayarlanmış ve toprak sözü almıştı ve her şey bir tiyatrodan ibaretti. Bağlılık yeminleri edilecek, yalandan bir iki görüşme yapılacak ve herkes dağılacaktı. İskoçya’nın özgürlüğü ise başka bahara kalacaktı. Tabii bütün bunlar William Wallace gelene ve gerçek bir savaş başlatana kadar. Halkın kafası karışıkken karşılarına at üzerinde çıkar ve öyle bir konuşma yapar ki herkes artık canını vermeye hazırdır. İskoçya özgülüğünü bu yoldan başlayarak kazanır. Mel Gibson harika iş çıkarır ve sahne unutulmaz bir hal alır.



Tyler Dırden yani anlatıcı, yani aynı zamanda…Neyse spoiler vermeyelim, belki hala yeryüzünde Fight Club izlemeyen kalmıştır. Tyler Durden’ın her göründüğü sahne Chuck Palahniuk’un muhteşem kaleminin göstergesi aforizmalar barındırıyor. Tabii bu sinemada replik düzeyinde olunca adına monolog diyebiliyoruz. Zira Tyer Durden tek başına anlatıyor, onu sevenlere yol gösteriyor. En meşhuru ise Fight Club’ın kurallarından bahsettiği bölüm. Herkes heyecanlı, bir an evvel aksiyona katılmak, kendini bir şeye ait hissetmek ve normalleşmek istiyor. Tyler Durden saymaya başlıyor; “İlk kural: Dövüş Kulübünden kimseye bahsedemezsiniz.” Gerisini biliyorsunuz ama siz kimseye bahsetmeyin.



Filmin finalinde Chaplin, Hitler hüviyetinde halka sesleniyor. Tarihin en büyük soykırımını yapan, ırkçı ve faşist Hitler’in ağzından hümanist kelimeler sarf ediyor. İnsanlara güçlü olduklarını söylüyor ve aslında herkese yardım etmek istediğini belirtiyor. O tarihte Hitler’in yaşadığını hesaba katarsak müthiş bir cesaret örneği gösteriyor ve Hitler’e insanlık dersi veriyor. Herkesin umudunu ayakta tutuyor ve duymak istedikleri şeyi söylüyor. Monologun içeriği diktatörlerin nasıl bir halde olduğunu ve nasıl bu seviyeye geldiklerinin anlatımı ile devam ediyor. Günümüze dek ucu dokunan ve maalesef dünya var oldukça gerçekliğini yitirmeyecek bir monolog.



Kaynak: Paralel Sinema


Haberin Devamı

7 Unutulmaz Konuşma Sahnesi ( Monolog)
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.

0 yorum:

Yorum Gönder